24 Mayıs 2014 Cumartesi

Öyküler bizi neden bu kadar çok etkiler?

Pulitzer Ödüllü yazar Willa Cather “Aslına bakarsanız insana ait sadece birkaç değişik öykü var ve bu öyküler çağlar boyunca, sanki daha önce hiç anlatılmamış gibi anlatılmaya devam ediyor.” der…

Öykü yazmak ve öykü inceleme
Gerçekten de öyledir, Antik dönem mitolojilerinden Hollywood’a kadar, bütün öyküler belli başlı birkaç türden oluşur. En karanlık çağlardan bugüne, gelmiş geçmiş tüm kültürler hep aynı öyküleri anlatır. En modern ofislerden en “maço kahvehanelere” kadar her yerde, hepimiz aslında özü aynı olan bu öykülerle heyecanlanır, umutlanır, öfkeleniriz. Bu öykülerden anlam çıkarır, ilham alırız. Bu öyküler bizi birbirimize bağlar.

Peki, nasıl oluyor da, aynı temalar yüzyıllar boyunca tekrarlansa bile eskimiyor? İnsanlar bu öyküleri ilk kez duyuyorlarmış gibi heyecanlanabiliyorlar? Nasıl oluyor da aynı öykü, hem elinden kaçırdığı balonun arkasından ağlayan çocuğa hem de o gün işten çıkarılmış adama teselli olabiliyor?

Çok okunan bir romandan izlenme rekorları kıran bir filme kadar etkilendiğimiz tüm öykülerin sırrı, çok şaşırtıcı konulara sahip olmalarında değil, etkileyici bir formülle yazılmış olmalarında yatar. Yıldız Savaşları’ndan Matrix’e; Avatar’dan Karamazov Kardeşler’e kadar tüm öyküler aynı formüle dayanır.

Howard Gardner’a göre, çağına damgasını vurmuş tüm tarihi kişilikler, öykü anlatmasını bilen, öykülerin gücünü keşfetmiş insanlardı. Bu büyük kişilikler, insanların bu öykülerde kendilerini bulduklarını anlamışlardı. (Leading Minds, An Anatomy of Leadership)

Kahramanın Sonsuz Yolculuğu” kitabında Joseph Campbell, yaşadığımız hayatın her birimiz için özel bir yolculuk olduğunu söyler.

Çok eskiden, tüm hayatını aynı kabile içinde, iyi tanıdığı insanlarla geçiren ve kabile dışına sadece avlanmak için çıkan ilk insan bu avcılığı sırasında tehlikelerle dolu, bilinmeyene doğru “maceralı” bir yolculuk yapıyordu. O dönemin insanları bu yolculukta türlü engeller ve zorluklarla karşılaşıyorlardı. Her avlanma sırasında hayatlarını tehlikeye atıyorlardı. Amaç kabilenin hayatta kalması için yiyecek sağlamaktı. Bu fevkalade ciddi ve tehlikeli yolculuğun ödülü hem yiyeceğe kavuşmak hem de kabiledeki herkesin takdirini kazanmaktı. Kadınlar en iyi avlanan, en güçlü erkeğin eşi olmak isterlerdi.

Bugünkü hayatlarımız ne kadar medeni olursa olsun, düşünce ve davranışlarımız ne kadar ince olursa olsun, ne kadar gelişmiş olursak olalım genetik kodlarımız ilk insanınkiyle yüzde yüz aynıdır. Bugün, gücün göstergesi, en yırtıcı hayvanı öldürmek değil elbette ama güç sahibi olmanın özü hep aynı kaldı. İlk insandan bugüne “güçlü erkek” portresinin pek de değiştiğini söylemek mümkün değil sanırım.

Günümüzde yaz tatilinde yamaç paraşütü yapan genç adam da aslında, sıradan ve güvenli bir dünyadan, tehlikelerle dolu bir dünyaya gidip geri döner. Bugün maceraya meraklı olanların yaptıkları tehlikeli yolculuklar bize ilk insanın yaşadığı tehlikeli yolculukları hatırlatır.

İster avcı toplayıcı kabilelerde olsun isterse günümüzün kentlerinde, bilinen ve güvenli olandan bilinmeyene yaptığımız yolculuklar bizi geliştirir ve büyütür. Bir gencin ailesinden uzaklaşarak dış dünyayı tanıması, tehlikelerle baş etmeyi öğrenmesi onun büyümesinin ön koşuludur. Evden uzaklaşmadan, yolculuk yapmadan büyümek mümkün değildir. Biz kişisel gelişimimizi bu yolculuklar sayesinde gerçekleştiririz. Bu yolculuklar bizi büyütür.

Biz öyküleri ilham almak için dinleriz. Başkalarının yolculuğundan kendimize pay çıkarmak için dinleriz. Antik mitolojiden Hollywood’a kadar anlatılan her öykünün amacı ve aynı zamanda sihri, hayat yolculuğuna ışık tutacak, ilham verecek ipuçlarını söze dökmektir.

Sihirli öyküler iki temel üzerine kuruludur: Düzen ve kaos
Düzen “kabilenin” kendi bölgesidir. Burası alışık olduğumuz, kendimizi güvende hissettiğimiz her günkü yaşamımızdır. Huzur ve ahengin, belirlenmiş sınırların hüküm sürdüğü “bildiğimiz” yaşam alanımızdır. Günlük hayatımız, sürprizleri ve heyecanı olmayan bir olağanlık içinde sürer gider. Bizim düzene ihtiyacımız vardır, çünkü sürekli heyecan ve değişim içinde bir hayat yaşayamayız.

Kabilenin “avlandığı” tehlikelerle dolu alan ise Kaosun hüküm sürdüğü bir alandır. Kendimizi güvende hissettiğimiz konfor alanının dışına çıkınca, zor ve karmaşık durumlarla karşılaşırız. Burası tehlikelerle dolu, bilinmeyenin hâkimiyetinde olan, “gölgeli”, kötü güçlerin her an karşımıza çıkabileceği “emniyetsiz” bir alandır. Burası korku ve endişe dolu bir yerdir. Buradayken başımıza ne geleceğini bilemeyiz.

Fakat ne var ki, canlanmanın ve değişimin kaynağı da burasıdır. Eğer buradaki zorlukları ve tehlikeleri aşıp yolculuğu başarıyla bitirebilirsek, hayatımızda bir üst seviyeye çıkarız. Ve bu seviyede artık biz, eski biz olmayız. Bilinmeyene yaptığımız yolculuk bizi büyütmüş, olgunlaştırmıştır.

Bilinmeyene yaptığımız yolculuklar, verdiğimiz mücadeleler, öykülerin omurgasını oluşturur. Kahraman, her şeyin yolunda gittiği olağan bir hayattan bilinmeyene doğru bir yolculuk yapar ve sonunda girdiği mücadelenin ödülünü almış olarak eve geri döner: Yeni bir dengeye, huzur ve ahenge kavuşur. Bu yolculuğun sonunda kahraman güç kazanır, büyür ve olgunlaşır.Bütün büyük öyküler hayatın amacını yani büyümeyi ve olgunlaşmayı anlatır.

Etkileri çağlar ötesine taşan ölümsüz efsanelerden en basit Hollywood filmine kadar tüm öykülerin omurgası aynıdır. Çünkü bu öyküler, ilkel insandan günümüzün en entelektüel tüketicisine kadar insanın değişmeyen doğasını anlatır. Hayatın anlamı ve kendimize sorduğumuz soruların cevapları bu öykülerde gizlidir.

Bizim her gün “evlerimizden” çıkıp, rekabet ve mücadelelerle dolu dış dünyaya yaptığımız günlük yolculuklar da aynı özellikleri taşır. Bu nedenle kendi günlük deneyimlerimizden aktaracağımız öyküler de –iyi anlatılırsa- dinleyenleri kalplerinden yakalama ve harekete geçirme gücüne sahiptir.

Eğer etkili bir iletişim kurmak istiyorsak soyut kavramlar yerine kendi yolculuğumuzu yansıtan öyküler anlatmalıyız. Bu öyküler, hayatın doğasında var olan ve kendi karşılaştığımız zorlukları anlatan, bizim insan olarak zayıflıklarımızı ve yanılgılarımızı da gizlemeyen sahici öyküler olmalıdır.

Eğer içten anlatılırsa bu öykülerin müthiş bir etki gücü vardır.Siz de denemek ister misiniz?
------------------------------------------------------------------------------------------------------
Temel Aksoy'un öykü ve edebiyat ile ilgili diğer yazılarını aşağıdaki linklerden okuyabilirsiniz.

Devamını Oku

Everest Yayınları İlk Roman Yarışması

Everest Yayınları Türk edebiyatına yeni roman yazarları kazandırmak adına düzenlediği İlk Roman Yarışması'nın bu yıl son katılım tarihi 15 Haziran 2014.

Everest Yayınları
Yazarlar için ilk romanını yayınlamak aşılması gereken önemli bir aşamadır. Roman yarışmaları bu engeli aşmak için önemli bir fırsattır. Son dönemde, özellikle genç Türkçe edebiyata listesinde sıkça yer vermesiyle dikkat çeken Everest Yayınları, ilk kez 2006 yılında düzenlediği Everest Yayınları İlk Roman Yarışması‘nın bu yıl dokuzuncusu düzenleyerek ilk romanını yayımlatmak isteyen yazarlara fırsat vermeye devam ediyor.

Seçici kurulda ünlü yazarlar var!
İlk Roman Yarışması’nın seçici kurulunda edebiyatın ünlü yazarlarından Cemil Kavukçu, Semih Gümüş, Erendiz Atasü, İnci Aral ve Müge İplikçi yer alıyor. Ödül alan roman Ekim ayında Everest Yayınları tarafından kitaplaştırılacaktır.
Siz de roman yazıyorsanız ve ilk defa bunu yayınlamak istiyorsanız bu önemli roman yarışması fırsatını kaçırmayın.
İlk Roman Yarışması katılım koşulları
  • Daha önce hiçbir edebi türde kitabı yayımlanmamış yazarların ilk romanlarıyla katılabilecekleri yarışmada yaş sınırı yoktur.
  • Roman yarışmasına katılacak kitaplar, daha önce başka bir yarışmada ödül almamış olmalıdır.
  • Roman yarışmasına gönderilecek roman dosyaları, bilgisayarda, A4 boyutunda dosya kâğıdına 12 puntoyla ve 1,5 satır aralığıyla yazılıp, 6 nüsha çoğaltılmış olmalıdır. Bu standart dışında kalan dosyalar değerlendirilmeyecektir. Ayrıca her nüshaya, romanın CD veya disket kopyası ile katılımcının özgeçmişi eklenmelidir.
  • Yarışmacılar, yarışmaya tek bir eserle katılabilirler.
  • Yarışmaya katılmak isteyenlerin dosyalarıyla beraber ayrı bir zarfla kısa yaşamöykülerini, posta ve e-posta adreslerini, telefon numaralarını içeren bilgileri Everest Yayınları, Ticarethane Sok. No: 53 Cağaloğlu-İstanbul adresine APS, kargo veya kuryeyle göndermeleri gerekmektedir.
  • Yarışmaya son katılım tarihi 15 Haziran 2014’tür.
  • Yarışma sonucu Eylül 2014’te basın yoluyla açıklanacaktır.
  • Ödülü alan roman dosyası ekim ayı içinde Everest Yayınları tarafından kitaplaştırılacaktır.
  • Ödül tutarı 3.000 TL’dir. (Bu tutar, romanın ilk baskısının telifidir.)
  • Yarışmaya gönderilen dosyalar iade edilmeyecektir.
Devamını Oku

21 Mayıs 2014 Çarşamba

Yazarken düşünme!

Uzun yıllar yayınevi editörlüğü yapan şimdilerde Edebiyat Haber ve Cumhuriyet Kitap’ta (Konuk Harfler) yazan Gaye Dinçel’in Yazı Çizi blogundan alıntıladığım yazma önerilerini sizlerle paylaşıyorum.

Yazarlık Önerileri Yazı Çizi
Lafı dolandırmadan yazın!
Ne anlatırsanız anlatın lafı dolandırmayın. Konuşurken buna dikkat ederek başlayabilirsiniz. Uzatmadan, kısa cümlelerle, anlaşılır bir şekilde anlatmanın yollarını bulacaksınız.
Yazarken de aynı düşünce köşeden kendini göstersin. En az sözcükle en çok şeyi nasıl anlatırım? Yazarken bunu düşünmek dikkatinizi dağıtıyor, yazmanızı zorlaştırıyorsa düşünmeden yazın. Biraz ara verip tekrar okurken fazla sözcükleri ve cümleleri elersiniz. Fazlalıklardan arındıkça rahatlar metin. Yazılı ya da sözlü anlatımda ne kadar sadeleşirseniz insanlara o kadar rahat ulaşırsınız.

İlham kaynakları nelerdir?
Yazmak istiyorsanız, ama nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız birkaç önerim var. Sosyal medyada, fotoğraf sanatçılarının sitelerinde, sergilerde, gazetelerde, dergilerde gördüğünüz bir fotoğrafa odaklanın. Kendi çektiğiniz ya da arkadaşınızın çektiği bir fotoğraf da olabilir. Fotoğraf size ne çağrıştırıyor? Nasıl bir hikâyesi olabilir? Aklınıza gelenleri yazın.
Şiir okumayı seviyorsanız okurken sizde uyandırdığı duygulara odaklanın. İçinizden geçenleri yazın. Sizi etkileyen bir öyküyü siz olsaydınız nasıl yazardınız? Olaylar nasıl gelişirdi? Öykünün ilk cümleleri yazardan, gerisi sizden.

Akışa bırakın
Yazarken düşünmeyeceksin. “Haydaa! Bu da ne demek şimdi!” deme. Düşünmeyeceksin işte. Tabii beynin işleyecek, düşünceler hızla akacak. Kendini o akışa teslim edeceksin. Her sözcükte durup düşünmeden, hesaplamadan.
Seni sürükleyen sevdayı yaşar gibi yazacaksın. Sevdalanınca düşünüyor musun? Sorup duruyor musun: nasıl oldu, neden, oldu mu, olmadı mı? Bırak kendini kelimelerin gidişine, önünden bir nehir gibi geçişine… Hani ruh çağırırken fincana uyarlar ya… Fincan istediği yöne gider hızla. “Ruh” nereye götürürse. Bırak ruhun götürsün seni istediği yere…
Kalemin fincan gibi olsun. Beraber bilmediğin yerlere gidin. Vardığınızda şaşırın, bakakalın paragraflara öylece… Sadece var olun yazının içinde. Okuyan hissetsin…

Gaye Dinçel’in Yazı Çizi blogunu buradan inceleyebilirsiniz.
Devamını Oku

6 Mayıs 2014 Salı

Ölümsüz Öyküler’den kısa öykü yarışması

Ölümsüz Öyküler genç yazarları yazmaya teşvik etmek ve fantastik edebiyatımıza yeni kalemler kazandırmak amacıyla 2014 yılında da Kısa Öykü Yarışması düzenliyor.

Ölümsüz öyküler kısa öykü yarışması
Öykü yarışmaları, genç yazarların ya da öykü yazmaya yeni başlayanların umut ışığı olmaya devam ediyor. Bu çerçevede Ölümsüz Öyküler adlı internet sitesi Kısa Öykü Yarışması düzenliyor. Yarışmaya gönderilecek öyküleri türleri fantastik, bilimkurgu, polisiye, gerilim ve korku olarak belirlenmiş. Katılımcılar yarışmaya sadece 1 öykü gönderebiliyor. Öykünüz eğer basılı bir mecrada yayınlanmışsa yarışmaya katılamıyor ancak sanal ortamda yayınlanması bir engel teşkil etmiyor. Siz de yukarıda belirtilen türlerde kısa öykü yazıyorsanız yarışmaya mutlaka katılmanızı öneririm.

Kısa Öykü Yarışması Katılım Koşulları
  • Öykü fantastik, bilimkurgu, polisiye, gerilim ve korku türlerinde olabilir. Bu türler dışında gönderilen eserler yarışmaya kabul edilmeyecektir.
  • Öykünün yazı tipi özellikleri Times New Roman, 12 punto, 1,5 satır aralığı şeklinde olmalıdır.
  • Öykü 2500 kelimeyi geçmemelidir.
  • Katılımcılar yarışmaya sadece 1 öykü gönderebilirler.
  • Öykünün daha önce hiçbir yerde basılı olarak yayımlanmamış olması gerekmektedir. Sanal ortamda yayınlanan öyküler yarışmaya gönderilebilir.
Öykü yarışmasına dosyalar nasıl gönderilecek?
  • Öykü dosyaları 1 Mayıs - 1 Temmuz 2014 tarihleri arasında e-posta ile yarisma@olumsuzoykuler.com adresine gönderilecektir.
  • Katılımcılar eserlerini word dosyası formatında gönderecektir.
  • Öykünün yer aldığı dosyada katılımcıya ait herhangi bir bilgi bulunmayacaktır ve bu dosyanın adı öykünün adıyla aynı olacaktır. Katılımcının kendi adını vereceği diğer dosyada ise katılımcının kısa özgeçmişi, adresi, telefon numarası ve e-posta adresi yer alacaktır.
  • Yukarıdaki şartlara uymayan katılımcıların dosyaları kabul edilmeyecektir.

Öykü yarışması değerlendirme aşamaları
  • Belirtilen tarihler arası gönderilen dosyalar değerlendirmeleri için jüri üyelerine ulaştırılacaktır.
  • Yarışma sonunda sadece üç öykü ödül almaya hak kazanacaktır.
  • Jüri üyeleri dosyaları 1 Ağustos 2014 tarihine kadar değerlendirecektir. Ödül töreniyle ilgili detaylar, değerlendirme süreci sona erene kadar, Ölümsüz Öyküler’in internet sitesinden duyurulacaktır.
Yarışmanın jüri üyeleri kimler?
Kısa öykü yarışmasının juri üyeleri şöyle: Funda Özlem Şeran (yazar), Haktan Kaan İçel (yönetmen, yazar), Kadim Gültekin (yazar), Mehmet Berk Yaltırık (yazar), Ozancan Demirışık (editör, çevirmen), Seran Demiral (yazar), Serdar Yıldız (yazar), Yunus Emre Altanay (yazar)

Yarışmanın ödülleri
Birincilik Ödülü: NOOK Simple Touch e-Kitap okuyucu
İkincilik Ödülü: Yarışma için geçerli türlerde edebiyatımıza katkıda bulunmuş yazarların eserlerinden 10 kitaplık set.
Üçüncülük Ödülü: Yarışma için geçerli türlerden derlenmiş 5 kitaplık set.
Devamını Oku

30 Nisan 2014 Çarşamba

Duygu Asena Roman Ödülü Jale Sancak’ın

Yazar Jale Sancak, Fırtına Takvimi adlı romanıyla Doğan Kitap tarafından düzenlenen Duygu Asena Roman Ödülü’nü kazandı.

Duygu Asena Roman Ödülü Sahibi 2014
Ülkemizin yetiştirdiği en önemli kadın yazarlardan biri olan Duygu Asena adına her yıl Doğan Kitap tarafından düzenlenen roman ödülünü bu yıl yazar Jale Sancak, Fırtına Takvimi adlı romanıyla kazandı. Kısa bir süre önce yayımlanan Fırtına Takvimi, öykü ile romanın birbirini çağrıştıran özgün birlikteliğini sergilemesi, Anadolu’daki kuşatılmış kadın kimliğini ifade etme biçimiyle ödüle layık görüldü.

Seçici kuruldan tam not!
Duygu Asena Roman Ödülü’nün seçici kurulunda Doğan Hızlan, Filiz Aygündüz, Buket Aşçı, Turhan Günay, İhsan Yılmaz, Cem Erciyes ve İnci Asena yer alıyordu. Seçici kurul Fırtına Takvimi’nin ödülünü oy birliği ile kabul etti. Seçici kurul ayrıca Mavi Neşe‘nin özgün bir dil kuran, psikolojik derinliğiyle dikkat çeken Soğuk Ses adlı romanını da övgüye değer buldu. Bu güzel ve değerli ödüle layık görüldüğü için Meraklı Kedi Yaratıcı Yazarlık olarak Jale Sancak‘ı gönülden kutluyoruz.
Devamını Oku

9 Nisan 2014 Çarşamba

İstanbul öyküleri yazmaya ne dersiniz?

Galapera Sanat, bahar dönemine özgü, ‘Şehirde Edebiyat Yolculuğu / İstanbul Öyküleri Yazıyoruz’ temalı yeni bir atölye açıyor.

Öykü ve İstanbul
İstanbul her devirde insanları kendine aşık etmiştir. Bazen bir şairin dizesinde bazen de bir yazarın cümlelerinde rastlarız ona. Kimi zaman ürkek, kimi zaman acımasız ama her daim güzeldir İstanbul. İnsana ve hayata dair hep bir duygu vermiştir yaşayanına. Kimini aşık etmiş, kimini gücendirmiş, kimini bezdirmiş ve kimini de umutlandırmıştır İstanbul.

İstanbul ve öykü
Galapera, İstanbul’u yaşayanlara, anlayanlara ve onu cümlelerine ortak etmek isteyenlere bir fırsat sunuyor. Öykü yazarı Jale Sancak yönetiminde 8 hafta süre ile her cumartesi İstanbul’un tarihi bir mekanında öykü yazmaya ne dersiniz? İstanbul’daki tarihi eserlerin hikayelerini öğrenip şehrin farklı yüzlerini tanırken bir taraftan da hep beraber eğitmen önderliğinde öykü yazma teknikleri öğreneceksiniz.

Nerelerde olacak?
Atölye çalışması çerçevesinde Kız Kulesi, Aynalıkavak Kasrı, Binbirdirek Sarnıcı, Tarihi Boğaz Vapuru, Cafer Ağa Medresesi, Molla Aşkı Terası, Galata İngilizevi, Zeyrekhane’de turlayacağız. Siz de bu sıra dışı yazarlık deneyimin katılmak istiyorsanız hemen kayıt yaptırın.

Başlangıç tarihi: 19 Nisan Cumartesi
İletişim: laloze68@gmail.com

Devamını Oku

1 Nisan 2014 Salı

Kitap ve kahve ile Öykü Gecesi!

Yazı Evi Öykü Atölyesi eğitmeni Özlem Kiper, The Corner Book & Coffee’de 2 Nisan’da düzenlenecek Öykü Gecesi’nde yazar Fuat Sevimay ve Türker Ayyıldız ile öykü okuyacak, yorumlayacak ve üzerine konuşacak.

Öykü Gecesi
Öykü okumayı sever misiniz, peki dinlemeyi? Öykünün rehberliğinde bambaşka bir dünyaya yolculuğa çıkarmaya hazır mısınız? Bazen sizi gülümsetecek, bazen içinizi acıtacak, bazen de bir yumruk gibi boğazınıza takılacak öyküler, anlatıcımızla vücut bulacak ve size sadece kahvenizi yudumlayarak dinlemek düşecek.
The Corner Book Coffee’de yapılacak öykü gecelerine konuk olan yazarın öykülerinden bir seçki okunacak. Öykü dinletisinin ardından yazara, “Anlatıcı” -Özlem Kiper- ve “Yorumcu” -Fuat Sevimay- tarafından öykünün kurgusu, karakterleri, mekânı, oluşumu hakkında sorular sorulacak.

Öykü Gecesi’nin aktörleri!
Anlatıcı Özlem Kiper, varlığını kâğıt üzerinde hisseden ve hissettirmeye çalışan bir okuryazar. Kendisini makale ve öykülerinin yanı sıra, Yeşim Cimcoz Yazı Evi’nde hazırlayıp yönettiği Öykü ve Uygulama atölyelerinde ve öykülerin sesi olan anlatici.com adresinde bulabilirsiniz. Yorumcumuz Fuat Sevimay’ı romanları, öykü kitabı, çocuk kitabı, çevirileri ve deneme yazılarından tanıyoruz.

İlk konuk yazar Türker Ayyıldız
Öykü Gecesi’nin ilk konuğu yazar Türker Ayyıldız, Vapurlara Küsmek adındaki kitabıyla 2011 Orhan Kemal ödülünü kazandı. Pek çok öyküsü edebiyat dergilerinde yayınlandı ve yeni kitabının çok yakında okurla buluşacak. Öykü tutkunu iseniz 2 Nisan akşamı saat 20:00’de, Öykü Gecesi’ne mutlaka katılın.

ÖYKÜ GECESİ ETKİNLİK BİLGİLERİ
Yer: The Corner Book & Coffee
Adres: Ataşehir Bulvarı Ata Blokları 3/1 No:10/C ATAŞEHİR/İSTANBUL (Harita için tıklayın)
Katılımcılar: Özlem Kiper (Anlatıcı), Fuat Sevimay (Yorumcu), Türker Ayyıldız (Yazar)
Tarih ve Saat: 2 Nisan Çarşamba – 20.00

Devamını Oku

21 Mart 2014 Cuma

Abbas Eyel’in sesinden şiirler!

Yazı Evi’nde tanıdığım ve bir şiir tutkunu olan Abbas Eyel hem kendi hem de bilinen şairlerin şiirlerine kendi sesiyle hayat vermiş. 

Abbas Eyel Sesli Şiirler
Şiir okumak, yazmak bir tutkudur. Kaygı gütmeden bazen kendine, bazen de etrafındaki insanlara şiirler yazan romantik, hayata şiir naifliğinde bakan insanlar vardır etrafımızda. Bu güzel insanlardan biriyle Yazı Evi’nde tanıştım.  Hayatın pek çok aşamasını geride bırakmış, ikinci baharında şiir ile hayatı anlamayı, görmeyi seçmiş beyefendi bir insan; Abbas Eyel. Şair Banu Başeren'in yönetimindeki Şiir Atölyesi'nde şiiri daha iyi anlamak için halen tutkuyla şiiri özümsemeye devam ediyor.
Abbas bey, kendi yazdığı ve şiire büyük katkı sunan şairlerin şiirlerinden bir kaçını seslendirmiş. Dünya Şiir Günü’nde Abbas Bey’in sesinde bu güzel şiirleri sizlerle paylaşıyorum . Keyifli dinlemeler…

Güneş
Hiç
Kördüğüm
Şairlerden şiirler
Devamını Oku

14 Şubat 2014 Cuma

Yayınevine kitabımı nasıl yayınlatırım?

Doğan Kitap Yayın Yönetmeni Deniz Yüce Başarır kitabını bir yayınevi vasıtasıyla bastırmak isteyenlere önemli tavsiyelerde bulunuyor!

Yayınevine kitabımı nasıl yayınlatırım
Yazar olmak, kitabınızı bir yayınevine bastırmak ve okurla buluşmasını istiyorsunuz. Peki bu sürecin nasıl işlediğini, neler yapmanız gerektiğini ve süreci hasarsız atlatmak için ne gibi kurallara uymanız gerektiğini biliyor musunuz? Doğan Kitap Yayın Direktörü Deniz Yüce Başarır, Uzman TV’de yer alan röportajında Kitap Nasıl Yayınlatılır? başlığı altında bilgiler veriyor. Aklınızda yer etmiş pek çok konuya açıklık getiren açıklamalarda kitap yazım ve gönderme aşamalarında neler yapmanız gerektiği anlatılıyor.

Kitap yayınlatmanın gizemi aralanıyor!
Kitap bastırma hakkında merak ettiğini pek çok soruyu yanıtlayan Deniz Yüce Başarır kimlerin kitap yayınlatabileceğini, başvuruların kabul oranlarını, yayınevinde kiminle temasa geçilmesi gerektiğini, ideal kitap uzunluğunu, kitabın hangi yazım aşamasında başvurunun yapılacağını, yayınevine hangi formatta gönderilmesi gerektiği, kitapların yayınevinden geri gönderilme sebepleri, reddedilen bir kitabın başka yayınevine gönderilmesi konularında size yol göstereceğine inandığım açıklamalarda bulunuyor. Eğer siz de kitabınızı bir yayınevine göndermek istiyorsanız aşağıdaki 5 videoyu mutlaka izlemenizi öneririm.

Devamını Oku

13 Şubat 2014 Perşembe

Fantazya ve bilimkurgu öykü yarışması!

Fantazya ve Bilimkurgu Sanatları Derneği (FABİSAD) GIO Ödülleri çerçevesinde öykü yarışması düzenliyor. Son başvuru tarihi 15 Mart 2014.

FABİSAD GİO Ödülleri Öykü Yarışması
FABSİAD tarafından Giovanni Scognamillo onuruna düzenlenen GIO Ödülleri kapsamında öykü yarışması düzenliyor. Öykü kategorisinde düzenlenen yarışmaya bir öykü yazarak katılabiliyorsunuz. Öykünün uzunluğu en fazla 7 bin 500 kelime olmalı. Birinci gelen öykü yazarı 1.000 TL ve GİO heykelciği ödülünü kazanacak. En başarılı beş öykünün yazarlarına FABİSAD plaketi verilecek. Bu öyküler, FABİSAD internet sitesinde ve etkinliklerinde hayal gücü dostlarıyla buluşacak.

GIO Öykü Yarışması Katılım şartları
Her yarışmacı sadece bir Türkçe öykü ile katılabilir. Öykünüzün daha önce herhangi bir yerde yayınlanmamış olması ve 2013 GİO ödüllerine gönderilmemiş olması gerekmekte.
Öykü Word dosyası olarak gioodulleri@fabisad.com adresine gönderilecek. Yarışmaya katılmak için 2 adet doküman teslim edilmesi isteniyor. Dokümanların aynı e-postada 2 ayrı ek olarak gönderilmesi gerekmekte. Gönderilen e-postanın konusu olarak “GIO2014-Öykü” yazılmalıdır. Yarışmaya son katılım tarihi 15 Mart 2014.

Dökümanları nasıl göndeceksiniz?
Dokümanda, öykünün üzerine yazar tarafından belirlenmiş, içinde en az 1 rakam olan bir “rumuz” yazılacaktır. Öykülerin üzerinde kesinlikle yazar ismi belirtilmeyecek. Doküman adı olarak öykü adı ve “rumuz” verilmelidir. Örneğin öykünün adı “FABİSAD” ise birinci Word dokümanı “FABİSAD-Rumuz1″ olarak adlandırılmalıd.
İkinci Word dokümanı, yazarın ismini, e-posta adresini, telefon numaralarını ve rumuzunu içermelidir. Dokümanın adı sadece adayın rumuzu olmalıdır. Örneğin seçilen rumuz “Rumuz1” ise doküman adı “Rumuz1” olmalıdır.
Daha fazla bilgi için fabisad.com adresini ziyaret edebilirsiniz.
Devamını Oku

12 Şubat 2014 Çarşamba

Yazmak üzerine 11 film önerisi

Yazan dostlarımıza ışık tutacağını düşündüğüm yazmak ve yazarlık üzerine 11 Film önerisi; yazarlık, yazma eylemi, yazamama sendromu, yazmanın varoluş ile ilişkisi gibi konuları barındıran filmleri konu alıyor.

Yazmak üzerine öneriler
Keyifli, dolu dolu bir edebiyat blogu olan Kalem Kahve Klavye’de Koray Sarıdoğan imzasıyla yayımlanan Yazmak ve Yazarlık Üzerine 11 Film makalesini sizlerle paylaşıyorum.
Yazarlık ve yazmak, bir filmin doğrudan konusu olduğunda izleyenin merak edeceği ve filmi çekenlerin de ilk değineceği konu, yazarın yazma süreci olur herhalde. Yazar nasıl yazar? En sıradanından en tutkulusuna, tüm yazarların bir ritüeli var mıdır? Yazmadan önce, yazarken ve sonrasında nasıl ruh hallerine girerler? Yazamama sendromu ne menem bir şeydir mesela? Ya da yazarlar, yazmadıkları zamanlarda ne kadar farklıdırlar? Daha derine inersek, bir insan neden yazmak ister? Kendiyle, dünyayla ve kelimelerle derdi nedir? Vesaire…

Yazarlık filmleri ve barındırdıkları!
Bu bir “yazarların hayatlarını anlatan filmler, yazar biyografileri, kitap uyarlamaları” seçkisi değil. Öyle olsa zaten birkaç filmle sınırlamak da çok zor olurdu. Seçki, beklendiği üzere kendi film zevkimi ve edebiyat anlayışımı yansıtmaktan kaçınamayarak hazırladığım, yazma eylemini ve çeşitli yazarlık hallerini merkeze alan filmlerden oluşuyor.
Daha açık ifade etmek gerekirse, örneğin, Stephen King’in romanından uyarlanan 1990 yapımı Misery filminde bir yazar ve eseri vardır kahramanlar arasında fakat filmin temel izleği yazmak değildir. Oysa aşağıdaki filmlerin hemen hepsinde yazarlık, yazma eylemi, yazamama sendromu, yazmanın varoluş ile ilişkisi gibi pek çok açılardan filmin merkezine alındığını göreceksiniz. Veya en azından benim öyle sandığımı.

Yazmak ve Yazarlık Üzerine 11 Film önerisinin tamamını buradan okuyabilirsiniz.
Devamını Oku

9 Şubat 2014 Pazar

Çok satan kitap yazmanın formülü var mı?

Edebiyatın asıl derdi olmasa da bazı yazarların kitapları çok satıyor. Peki çok satan bir roman yazmanın formulü var mı? Gülenay Börekçi’nin Habertürk gazetesinde yayımlanan yayınevleri yöneticilerinin görüşlerini içeren araştırma yazısı bu sorunun cevabını veriyor.

Elif Şafak’ın Aşk’ı niçin satış rekorları kırdı? Da Vinci Şifresi’yle ortalığın tozunu attıran Dan Brown’un kazandığı inanılmaz şöhretin sırrı ne? Harry Potter’ın elektrik parasını bile ödemeyecek kadar yoksul olan yazarı J.K. Rowling nasıl dünyanın en zengin kadını oldu? Çok satan roman yazmanın gizli formülü var mı?

Yazarını zengin eden kitaplar!
Tıpkı sinemada, bilgisayarda, televizyonda olduğu gibi kitap sektörünün de çok satanları var. Dan Brown, J.K. Rowling, Stephen King, Stieg Larsson, Adam Fawer, Stephenie Meyer, Paulo Coelho, Jean-Christophe Grangé, Umberto Eco gibi yazarların romanları tüm dünyada çok satıyor. Ayrıca Elif Şafak, Orhan Pamuk, Ayşe Kulin, Ahmet Ümit, Tuna Kiremitçi ve Ahmet Altan gibi Türk yazarlar da neredeyse her eserlerinde çok satan yaratmayı başarıyor. Çok satan bir kitap yazmanın püf noktaları olup olmadığını araştırdık, yayınevi yöreticileriyle de konuşarak altın formülleri ortaya çıkardık.

Devamını Oku

Yazarak Hafifleyin - Yaratıcı Yazarlık Alıştırmaları

Yazı Evi kurucusu Yeşim Cimcoz, yazamıyorum diyenlere, yazı yetisini geliştirmek ve yaratıcılığını arttırmak isteyenlere Yitik Ülke yayınlarından çok özel bir kitap yayımladı: Yazarak Hafifleyin

Yazı Evi kurucusu, aynı zamanda eğitmeni olan Yeşim Cimcoz, yaratıcı yazarlık teknikleri ve alıştırmalarını barındıran Yazarak Hafifleyin adlı kitabı yayımlandı.
İçinizdeki “Yazar”ı tanıyor musunuz? Yaratıcılığınızı açacak, biriktirdiklerinizi, yaşadıklarınızı başka hayatlar yaratmak için kullanmanızı sağlayacak alıştırmalar var bu iki kapağın arasında. Bir dil, bir insan demektir derler. O zaman bir kitap bir dünya demektir. Kendi dünyalarınızı yaratabilmenin keyfini, anlatmanın hafifliğini, kurgulamanın heyecanını yaşadığınız anların kapılarını açan alıştırmalar var bu iki kapağın arasında. “Ben yaratıcı değilim ki” diyenleri kendi yazdıklarıyla şaşırtacak, yazamam diyenlere ses verecek, denenmiş alıştırmalar var bu kitapta.

İçinizdeki yazarı keşfedin!
Bu kitap sizi yazar yapmayacak. Bu kitap size yaratıcılığın yazıyla buluştuğu o sihirli satırların dünyasını açacak. Belki de kendi içinizde var olduğunu bilmediğiniz, belki de bilmenize rağmen henüz tanışmadığınız o yazarla sizi alıştırmalarda buluşturacak bu kitap. Tanışmak, buluşmak ve ilk adımı atmak için bu iki kapağın arasında sizi bekleyen satırlar var. Siz yanınızda sadece bir kalem ve bir kâğıt bulundurun.
Yitik Ülke yayınları tarafından çıkarılan kitabı aşağıdaki kitap satış sitelerinden satın alabilirsiniz.

D&R, İdefix
Devamını Oku

27 Ocak 2014 Pazartesi

İki yazar bir ödül!

Galapera Sanat tarafından ikincisi düzenlenen Selçuk Baran Öykü Ödülü Pelin Buzluk ve Senem Dere arasında paylaştırıldı.

Seçici kurulunda usta yazarlar Selim İleri, İnci Aral, Sezer Ateş Ayvaz, Mehmet Zaman Saçlıoğlu, İlknur Özdemir, Nemika Tuğcu ve Turhan Günay’ın yer aldığı Selçuk Baran Öykü Ödülü sahiplerini buldu. İstanbul Galatapera Kültür ve Sanat Derneği’nin 2013 Eylül ayında ikincisi düzenlenen ödül Pelin Buzluk ve Senem Dere arasında paylaştırıldı.

Ödül kazanan kitaplar ve özellikleri!
Ödüle Yağmur Gölgesi adlı kitabıyla aday olan Senem Dere, yetkin anlatım dili, çok boyutlu ve etkileyici bir arka planla derinleştirdiği, iç dünyaya yönelen sarsıcı öyküleriyle, Pelin Buzluk ise Kanatları Ölü Açıklığında kitabındaki öykülerinde kendine özgü, zengin imgelerle örülü bir dil oluşturmadaki başarısı, yaratıcılığı, görünenin ötesindekini arayışı ve çok katmanlı öyküleriyle ödüle değer bulundu. Yazarlar Nisan 2014’te Orhan Kemal Kütüphanesi’nde yapılacak ödül töreni ile ödülüne kavuşacaklar. Meraklı Kedi Yaratıcı Yazarlık olarak ödül kazanan yazarları tebrik ediyorum. Kitapları okumak için aşağıdaki linklerden satın alabilirsiniz.

Yağmur Gölgesi (Senem Dere)
Kanatları Ölü Açıklığında (Pelin Buzluk)

Devamını Oku

12 Aralık 2013 Perşembe

On üç maddede yazarlık tekniği

Walter Benjamin’e göre kötü yazar, kendini aklına gelen birçok şeyin peşinde helak eden kişidir; iyi yazar ise düşündüğünü soğukkanlılıkla söyler ve "Hiçbir zaman düşündüğünden daha fazlasını söylemez, yazdıkları da onun kendisine değil, sadece söylemek istediği şeye yarar”.

Yazarlık tekniği üzerine
Yaratıcı yazarlık derslerinin, atölye çalışmalarının ve sertifika programlarının, buna paralel olarak yeni yazar sayısının da hızla arttığı günümüzde, Nasıl yazmalı? sorusuyla artık daha fazla karşılaşıyoruz. Yaratıcı yazarlık kitaplarında bol bol okuduğumuz tekniklere ek olarak, kendi deneyimlerini ve yöntemlerini okuyucuyla paylaşan yazarlar da mevcut. Mimari, sanat yapıtı ve fotoğraf başta olmak üzere yaratı alanının birçok farklı başlığı üzerine denemeler yazan Alman düşünür Walter Benjamin de kendi yazarlık tekniğini 13 maddede sıralamış. Benjamin’e göre iyi bir yazar olmanın yolu, ilhamın gelmesini beklemeden, sadece yazmaktan geçiyor:
  1. Büyücek bir eseri kaleme almaya girişen kimse kendini hoş tutmalı ve günlük yazacağı kadarını bitirdikten sonra kendine, yazmayı sürdürmesini engellemeyecek her şeyi bahşedebilmelidir.
  2. İstiyorsan, yapıp bitirdiğin işten başkalarına söz et, ama çalışma sürdükçe bir yerlerini okuma. Bu yoldan kazanacağın her hoşnutluk çalışma hızını kesecektir. Bu düzene uyulursa zamanla artacak olan kendini anlatma isteği gittikçe, çalışmanın tamamlanmasına yarayan ek bir itici güç olacaktır.
  3. Çalışma çevresi konusunda gündelik hayatın orta-kararlığından kaçınmaya çalış. Adi gürültülerin eşlik etiği bir yarı-sessizlik onur kırıcıdır. Buna karşılık bir müzik etüdünün ya da iş hayatından gelen bir ses kargaşasının eşliği, tıpkı gecenin kulakla duyulur sessizliği kadar yararlı olabilir. Böyle sessizlik insanın içindeki kulağı keskinleştirirse, o iç kulak kendi yoğunluğu sayesinde en sıradışı gürültüleri bile silip geçen bir söyleyişin mihenk taşı haline gelir.
  4. Sıradan el araçları kullanmaktan kaçın. İnce eleyip sık dokuyarak belli kağıtlar, kalem uçları, mürekkeplerde ısrar etmek yararlı olur. Bu araçların lüksü aranmayabilir, ama bolluğu olmasa olmaz.
  5. Kafandan hiçbir düşüncenin tebdilikıyafet geçmesine izin verme ve not defterini Emniyet’in yabancı uyruklular kayıtlarında gösterdiği sıkılıkla tut.
  6. Kalemini ilhama karşı duyarsız kıl, o zaman mıknatıs gücüyle çekecektir kendisine ilhamı. Aklına gelen bir şeyi yazmakta ne kadar düşünceli bir çekingenlik gösterirsen, o ölçüde gelişip olgunlaşmış biçimde, gelip ellerine düşecektir. Söz düşünceyi fetheder, oysa yazı egemenliğine alır.
  7. Hiçbir zaman, aklına bir şey gelmez olduğu için yazmayı bırakma. Edebiyatçı onurunun bir buyruğu, yazmayı ancak ya uyulacak bir saat geldiğinde (yemek zamanı, bir buluşma) ya da eser bittiğinde kesmek yolundadır.
  8. İlhamın gelmediği zamanı yaptığın işi temize çekerek doldur. Sezgi bu sırada uyanacaktır.
  9. Nulla dies sine linea – ama haftalar, pekâlâ geçebilir.
  10. Bir esere hiçbir zaman, üzerinde bir kere akşamdan gün aydınlanana kadar oturup çalışmadan bitmiş gözüyle bakma.
  11. Eserin sonunu alıştığın çalışma odasında yazma. Gereken cesareti orada toplayamazsın.
  12. Yazıya geçirmenin evreleri: düşünce – üslup – yazı. Temize çekmenin anlamı, dikkatin bu sırada artık yazı güzelliğinde toplanmasıdır. Düşünce ilhamı öldürür, üslup düşünceye gem vurur, yazı üslubu ödüllendirir.
  13. Eser tasarımın ölü maskıdır.
Kaynak: Walter Benjamin, Tek Yön, (Çev.:Tevfik Turan), YKY, İstanbul, 2005, s. 35-36.
Bu makale Sanat Blog dan alınmıştır.
Devamını Oku
BlogOkulu Gadgets