Yesim Cimcoz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yesim Cimcoz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Şubat 2014 Pazar

Yazarak Hafifleyin - Yaratıcı Yazarlık Alıştırmaları

Yazı Evi kurucusu Yeşim Cimcoz, yazamıyorum diyenlere, yazı yetisini geliştirmek ve yaratıcılığını arttırmak isteyenlere Yitik Ülke yayınlarından çok özel bir kitap yayımladı: Yazarak Hafifleyin

Yazı Evi kurucusu, aynı zamanda eğitmeni olan Yeşim Cimcoz, yaratıcı yazarlık teknikleri ve alıştırmalarını barındıran Yazarak Hafifleyin adlı kitabı yayımlandı.
İçinizdeki “Yazar”ı tanıyor musunuz? Yaratıcılığınızı açacak, biriktirdiklerinizi, yaşadıklarınızı başka hayatlar yaratmak için kullanmanızı sağlayacak alıştırmalar var bu iki kapağın arasında. Bir dil, bir insan demektir derler. O zaman bir kitap bir dünya demektir. Kendi dünyalarınızı yaratabilmenin keyfini, anlatmanın hafifliğini, kurgulamanın heyecanını yaşadığınız anların kapılarını açan alıştırmalar var bu iki kapağın arasında. “Ben yaratıcı değilim ki” diyenleri kendi yazdıklarıyla şaşırtacak, yazamam diyenlere ses verecek, denenmiş alıştırmalar var bu kitapta.

İçinizdeki yazarı keşfedin!
Bu kitap sizi yazar yapmayacak. Bu kitap size yaratıcılığın yazıyla buluştuğu o sihirli satırların dünyasını açacak. Belki de kendi içinizde var olduğunu bilmediğiniz, belki de bilmenize rağmen henüz tanışmadığınız o yazarla sizi alıştırmalarda buluşturacak bu kitap. Tanışmak, buluşmak ve ilk adımı atmak için bu iki kapağın arasında sizi bekleyen satırlar var. Siz yanınızda sadece bir kalem ve bir kâğıt bulundurun.
Yitik Ülke yayınları tarafından çıkarılan kitabı aşağıdaki kitap satış sitelerinden satın alabilirsiniz.

D&R, İdefix
Devamını Oku

5 Ekim 2013 Cumartesi

Altı dakikada kocaman bir dünya!

Altı dakika yazı egzersizine dayalı metinlerin olduğu blogda Yeşim Cimcoz’un duraksamadan yazdığı kısa öyküler yer alıyor.

Yeşim Cimcoz ile 6 dakika egzersizi
Yazı Evi'nin kurucusu ve aynı zamanda Yazı Çemberi, Yazıya Giriş atölyelerinin eğitmeni Yeşim Cimcoz, blogunda altı dakika egzersizine dayalı öykülerini yayımlıyor. Birbirinden ilginç temaların işlendiği altı dakikalık metinler sizi renkli bir dünyada yolculuğa çıkartıyor.Yeşim Cimcoz blogunu şu sözlerle tanımlamış: 6 dakikalık yazılar... Saçmalama hakkı, özgür yazma, serbest yazılar... Hepsi sadece günde 6 dakika
Blogdan her gün bir metin okumayı alışkanlık haline getirdim. Yeşim Cimcoz’un altı dakikalık metinlerini okurken hayata dair pek çok an, düşünce duygu beni sarıp sarmalıyor. Metinler içten ve samimi bir dost gibi bana rehber oluyor. Size de öneririm. Blogu buradan ziyaret edebilirsiniz.
Altı dakika çalışmasının mucidi olan Yeşim Cimcoz aynı adı taşıyan bir atölye çalışması da yapıyor. Keyifli bir ortamda müzik eşliğinde katılımcılar metinlerini yazıyor ve sonra hep beraber bu metinler okunuyor. Yazma alışanlığı edinmek isteyenlere tavsiye edeceğim bir atölye, ben de katıldım ve yazdığım metinlere kendim bile inanamadım. 

Altı dakika egzersizi nedir?
Bu egzersiz yazma alışkanlığını edinmek için uygulanan bir yöntem. Seçtiğimiz herhangi bir kelime hakkında altı dakika boyunca duraksamadan yazmanız gerekiyor. Duraksamamak burada çok önemli çünkü duraksadığımızda beynimizin sol tarafı devreye giriyor ve yazma eylemi sekteye uğruyor. Beynimizin sol taraf bilgiyi mantıklı ve doğrusal olarak işliyor, sağ tarafı ise sanatsal tarafımızı barındırır. Duraksamadan yazdığımızda beynimizin sağ tarafını kullanıyoruz. Duraksadığımızda ise beynimizin sol tarafındaki editör devreye giriyor ve yazma esnasında bizi engelliyor. Bu nedenle duraksamadan yazmak çok önemli. Yeşim Cimcoz’un deyimiyle saçmalama özgürlüğüne sahipsiniz.

Kelime seçimi
Kelime veya kelime grubu belirleme aşamasında önerilen yollardan biri de şöyle: Ayın günlerini temsilen 1 den 30’a kadar sayılar yazın ve her sayının karşısına gelecek herhangi bir kelime veya kelime grubu yazın. Her gün bir kelime ile 6 dakika boyunca duraksamadan yazın.
Bu yöntemi uyguladığınızda kısa sürede yazma alışkanlığı edinmeniz işten bile değil. Ayrıca altı dakika yöntemini kullanarak yazdığınız metinler size öykü ve roman yazma aşamasında hareket noktası da sağlayacaktır.
Devamını Oku

23 Mart 2013 Cumartesi

Romanın açılıs paragrafında okuru büyülemek!

Yaşadığımız görüntü çağında günümüzün sabırsız okurlarını romanın ilk paragraflarında etkilemek çok önemli. Yeşim Cimcoz usta yazarların romanlarından verdiği örneklerle yazar adaylarına okuru romanın başlangıcında büyülemenin yöntemlerini anlatıyor.

Yeşim Cimcoz roman yazma teknikleri - açılış sayfası
Yazarken her zaman önce kendimiz için yazmalıyız. Zevk aldığımız için yazmalıyız. Yazarken o dünyanın içinde kaybolup gittiğimiz için yazmalıyız. Kafamızı kağıdımızdan kaldırdığımızda akşamın geldiğine şaşırdığımız için yazmalıyız. Ancak öğle yemeğinde yazabiliyorsak, göz açıp kapanana kadar geçmeli o vakit. Zaman akıp gitmeli yazarken. Ancak o zaman çıkar romanlar, öyküler. Yazarken editörümüz tatilde olmalı demiştim. Onu göndermeyi başarınca bir de bakarız başkaları oturuyor odamızda. Bir değil bir sürü insan gelmiş dikkatle bize bakıyor, bizi bekliyor, okurlarımız! Onlarla aynı odada asla yazamayız. Asabımızı fena bozarlar. Aslında editörden bile daha korkunçtur onların beklemeleri. Bir de sabırsızdırlar. Şansımız varsa bir kaç sayfa, ama genelde ilk bir kaç satırı okuyup değer mi değmez mi bakmaya gelmişler. O bir kaç satır güzel değilse başka bir yazarı rahatsız etmeye gidecekler. Çok vakit harcamak istemiyorlar. Bakın odanıza oradalar mı? Değillerse çok şanslısınız ama oradaysalar artık onlarla yüzleşmek zamanı geldi. Ne istediklerini öğrenelim, onlarla anlaşalım. Biraz zaman alacak, dikilmeyin tepemde diyelim ve istediklerini öğrendikten sonra onları gönderelim. Yazılarımız bittiğinde, içinde yaşadığımız büyüsünün tadına vardıktan sonra yazılarımızı bu insanlara sunacağız. O zaman onların istediklerine kulak verelim mi? Ne dersiniz?

Romanda açılış paragrafı nasıl yazılmalı?
Bugün insanlar sabırsız, filmin görselliği, müziği, efektleri ile beslenmeye alışmışlar ve uzun girişler onları çok sıkıyor. Bir yazar olarak size en fazla 10 dakika ayırabilirler, o da şansınız açıksa. Yapılan bir araştırma insanların bir kitabı alma veya bırakma kararını ilk 3 sayfa içinde verdiğini göstermiş. Yani bize 3 sayfa verecekler. Peki o zaman açılış paragrafının amacı ne olmalı?
  • Okurda bir kişi veya bir ilişki hakkında heyecan ve merak uyandırmak
  • Bir mekanın içine okuru almak
  • Anlatacağımız hikayeye bir derinlik katmak
Demek ki biz bunu başarmalıyız. Peki aşağıdaki örneğe bir bakalım.
Kahvenin kabaca yontulmuş kapısı sert bir tekmeyle ardına kadar açıldı. İçeriye, elinde bir toplu tabanca tutan Zeynel'den önce, tozla toprakla birlikte, dışarıda denizi kudurtan lodos girdi. Zeynel önce kapıda bir an ikirciklendi, sonra ağır, temkinli, eşikte durup yolu kesti, tabancasını İhsan'a doğru çevirdi. Üst üste ateş etmeye başladı. Kahvedekiler bir an öylece dondular kaldılar. İhsan:
- Yandım anam, diye keskin bağırdı. İkinci ‘yandım’ sesi çok usul çıktı, duyulur duyulmaz. Sandalyeden yere sağılıverdi, boynundan oluk gibi kan fışkırdı, sona da hemen kesildi. Donmuş kalmış kahve kalabalığının arasından Selim balıkçının bir yay gibi gerilip, İhsanın ‘yandım anam’ demesiyle birlikte Zeynel'in üstüne atılması, tabanca tutan elinin bileğine sarılması bir oldu. Selim tabancayı almış şaşkınlıkla bir elindeki ağzından duman çıkan tabancaya, bir orada durmuş kalmış Zeynel'e bakıyordu. Birden bütün kahve şaklayan bir tokadın sesiyle irkildi, ama gene de hiç kimse yerinden kıpırdamıyordu.
Yaşar Kemal – Deniz Küstü

Yaşar Kemal bu girişinde hem merak uyandırıyor, (Zeynel İhsan’ı neden vurdu, Selim kim ve neden o karıştı sadece, bu kasabada böyle şeyler çok mu oluyor) hem mekanın içine bizi alıyor (kabaca yontulmuş kapı, kapıdan giren lodos, ve kalabalık) hem de hikayeye derinlik katıyor çünkü dokular, kokular, sesler ve bakışlarla dolu bir sahne.

Bir de Halikarnas Balıkçısı’nın Aganta Burina Burinata’sına bakalım:
Rahmetli babamı anarlarken, ‘Nur içinde yatsın,’ ya da, ‘Toprağı bol olsun,’ demezlerdi. Çünkü babam denizde boğulmuştu. Ama, boğulan yalnız o muydu? Soyumuzdaki erkeklerin çoğu, denizde kalmıştı. Anam, kaptan kızıydı. Babama varınca kaptan karısı oldu. ‘Babamı doyasıya göremedim. Evlendim, kocamla iki aycağız sürekli yaşayamadım’ der, beni gösterir, ‘Buncağız da denizci olursa ne yaparım? Kaptan kızı, kaptan karısı olduğum yetmezmiş gibi bir de kaptan anası olmasam bari’ diye eklerdi. Mezarlık servilerinin altında ninelerim, teyzelerim yatarlardı. Oysa, erkek akrabamın mezar taşları yoktu. Neredeydiler? İnsan çeşitli yerlerde ölür – ne bileyim, dağda, taşta, savaş alanlarında – ama, denizden başka her yerde bir izi, bir kemiği, dikili bir mezar taşı kalır. Denizde boğulan denizcinin ise, tıpkı bir hulya, bir rüya gibi, tam bir kayboluşu, bir silinişi vardır. Anam, ‘Ne olacak, toprak insanı topraktan, deniz insanı da sudan yaratılır. Topraktan olanlar toprağa dönerler, sudan olanlar akıp denize karışırlar’ derdi.
Halikarnas Balıkçısı – Aganta Burina Burinata

Daha ilk satırlarda  babasının öldüğünü, denizci olduğunu, denizde öldüğünü ve bu kasabada kadınların bu durumdan muzdarip olduğunu ve onunda denizci olmasından dolayı endişe edildiğini öğreniyoruz. Ve burada biliyoruz ki o da denizci olacak.  Artık bunu tüm engellere rağmen nasıl yapacağını okumak için can atıyoruz.  Bu girişte ayrıca bir yaşamın kapıları açılıyor bize, kadınların yalnız yaşadığı, erkeklerin ve kadınların ayrı dünyalarının olduğu, erkeklerin çoğunun erken öldüğü, insanların ağır iş yaptıkları, çocukların çok varlık içinde büyümediği ve kaderin önemsendiği bir yaşamın içine atılıyoruz. Yazının kalitesi ve şiirsel bir yazı ile yazılmış olması bunu bir masal havasına da sokarak derinlik katıyor.

Burada unutmamamız gereken çok önemli bir noktayı tekrar vurgulamak istiyorum. Bu bilgileri hafızanızın raflarından birine bir dosyanın içinde yerleştirin. Bunlara şimdi hiç ihtiyacınız yok. O ilk girişler, o muhteşem satırlar ve nefis ilk 3 sayfalar bir oturuşta yazılmamalıdır. Siz de ilk oturuşta yazamayacaksınız. Her zaman taslaklar olacak, bir değil, iki değil belki 12 taslak olacak. Taslakların yazının son halinden daha da önemli olduğunu unutmayın. Taslaklar olmasa biz hep yazmak isteyip hiçbir şey yazmamış oluruz. Bir gün romanı bitmiş bir yazar olmayı hayal eder dururuz. Taslaklar varsa çalışıyoruz demektir. Taslaklar varsa düzeltecek, yontacak, şekil verecek bir malzeme var elimizde demektir. O yüzden şu anda sadece yazın, kendinizi, duygularınızı, hayalinizdeki o insanları, o yaşamları doğru veya yanlış akıtın kağıda, salın gitsin. Arada bir gün gelir ve hiç bir şey yazamaz olursunuz. Hiç bir şekilde kendinizi ‘yaratıcı’ hissedemezsiniz.  Ne yaparsanız yapın sizi tetiklemeye yaramaz. İşte o gün daha önceden yazdığınız bir taslağı, mesela bu girişi alıp onun üzerinde oynamaya başlayabilirsiniz. Böyle bir çalışma ayrıca hoş bir şekilde ilham perisini de uyandırır. Bir de bakarsınız çalışırken birden aklınızdan bir fikir geçer ve her şeyi bırakıp onun büyülü dünyasına dalarsınız.

Şimdi hazır olduğunuzda aşağıdaki alıştırmaları yapabilirsiniz:
  • Diğer roman başlarına şimdi siz bakın ve her girişin nasıl okurdaki bu ihtiyacı karşıladığını düşünün.
  • Bir kitapçıya gidip romanları inceleyin. Önce kapaklarına bakın, romanın adına bakın. Sizin ilk olarak ilginizi çeken nedir? Sonra açın ilk sayfayı ve bakın bakalım oradan bir el uzanıp sizi çekiyor mu içine.  Bunu birkaç kitap ile yapın ve hatta bazılarının neden çekmediğine de dikkat edin. Konu mu sizin ilginizi çekmiyor yoksa yazıda bir sıkıcılık mı var? 
  • Kendi kitaplarınızın arasında çok sevdiğiniz bir romanı alın ve ilk 3 sayfasına tekrar gözatın. Neden ilginizi çekiyor, sizi romanın içine nasıl alıyor? Yukarıda belirtilen amaçları karşılıyor mu? Nasıl?
  • Kendi yazdığınız girişi bu sefer inceleyin. Okuru içine çeken unsurlar nedir? Yukarıda belirtilen 3 amacı nasıl karşılıyor?
Roman girişlerinden örnekler
Sabah gazeteyi elime alıp kahvemle birlikte pencere önündeki koltuğuma yerleştim. Bu benim sabah keyfimdir. Günde sadece iki kahve içerim. Biri mutlaka sabahları olur. Benim sabah dediğim, sıradan insanların öğlen diye adlandırdıkları zamandır. Ben geç yatarım. Ne de olsa gece hayatındayım. Üçüncü sayfaya geçince moralimi bozan haberi gördüm: ‘Travesti yanarak öldü’
Tadım kaçtı. Haliyle kahvenin de tadı kaçtı, son aldığım yudum fazla acı geldi. Fincanı yanımdaki sehpaya bırakıp haberi dikkatle okudum. Bizim kızların başına gelenler her zaman keyfimi kaçırır. Hepsi benim gibi refah içinde yaşayamaz. Kimi de ekmeğini sokakta çıkartır. Yaşadıkları zorlu hayat onları hırçın yapar.
Mehmet Murat Somer – Peygamber Cinayetleri

Altı gün önce, Wisconsin eyaletinin kuzeyinde adamın biri yolun kenarında kendini havaya uçurdu. Hiçbir şahit yokmuş ama anlaşılan yol kenarına park ettiği arabasının yanında çimlerde oturan adamın yaptığı bomba yanlışlıkla patlamış. Polislere göre adam anında ölmüş. Binbir parçaya dağılan bedeninin parçaları patlama yerinden 5 kilometre bile öteden toplanmış. Bugün itibariyle (Temmuz 4, 1990) adamın kimliği halen belirlenememiş.
Leviathan – Paul Auster

En eski anılarımdan birinde annem ve ben Carter Caddesinde ki kiralık evimizin bahçesinde duruyoruz ve iki adam basamaklardan çıkarak evimize yepyeni bir televizyon taşıyor. Heyecanlıyım çünkü televizyonu duymuştum ama hiç görmemiştim. Adamların üzerinde aralarında taşıdıkları ağır kutunun rengi iş kıyafetleri var. Balıkçı lokantasındaki yengeçler gibi onlarda merdivenleri yan yan yürüyerek çıkıyorlar. Bu anıda güvenilir olmayan işte bu kısım: Görsel hafızam bu adamların Başkan Eisenhower ve yardımcısı Nixon olduğunda ısrarlı. 
Wally Lamb – She’s Come Undone

Lolita, yaşamımın ışığı, kasıklarımdaki ateş. Benim cezam, benim ruhum. Lo - liii - ta: dilin ucu üç basamak çıkıyor damaktan ve üçte dişlere vuruyor. Lo. Liii. Ta.
O Lo’ydu, sadece Lo, sabahları 120 santim boyunda tek çorabı giyinik Lo. Pantolon giydiğinde Lola idi.  Okulda Dolly.  İmza çizgisinde Dolores. Ama benim kollarımda her zaman Lolita’ydı.
Vladimir Nabokov – Lolita

YEŞİM CİMCOZ
Devamını Oku

18 Mart 2013 Pazartesi

Neden herkes roman yazmak ister?

Birçok yazar adayı öykü, şiir, deneme gibi edebiyatın diğer türlerini tercih etmek yerine roman yazmak istiyor. Yazıevi'nin kurucusu Yeşim Cimcoz yazar adaylarının roman yazmaya ne kadar hazır olduklarını bilmek adına dokuz soruluk bir çalışma hazırladı. 

Kime sorsam roman yazmak istiyor. Çok az kişi kısa öykü yazmak isterim, ya da şiir yazmak istiyorum der. Neden herkes roman yazmak ister? Belki de roman yazar olduğumuzun kanıtı gibi gelir bize. Hani bir roman yazarsak ve o da meşhur olursa bizde 'gerçek' yazar olmuş oluruz. Eğer 'ben roman yazacağım' diye yola çıkarsanız genelde yol alamaz ve sonunda 'yazamamış' olarak kalırsınız. Roman yazmayın demiyorum, yanlış anlamayın ama yazmak istediğiniz şeyin roman şeklinde olursa ancak anlatılabileceğinden emin olun. Burada önemli bir nokta var, yazmak istediğini şey, nedir? Kimse roman yazacağım diye yola çıkmamalı, siz bir şey anlatmak için yola çıkmalısınız. Anlatacağınız şey romana sığacak diye roman yazmalısınız. Yine de size yardımcı olması için bir çalışma hazırladım. Roman yazmak istiyorum diyorsanız, elinize kağıt kalem alın ve aşağıdaki soruları kendiniz için cevaplayın. Bittiğinde roman yazmaya hazır olup olmadığınızı anlarsınız...

  • Neden roman yazmak istiyorum?
  • Neden öykü olmasın da roman olsun istiyorum?
  • Benim anlatmak istediğim şey nedir? Onu anlatmak için neden romana ihtiyacım var?
  • Bu anlatmak istediğim şeyi anlatmasam ne olur? Niye onu anlatmam gerekiyor ki?
  • Anlatacaklarımı kimin duymasını istiyorum? Neden onlar duymalı?
  • Anlattığımda ve onlarda beni dinlediklerinde ne hissetmelerini, ne yapmalarını istiyorum?
  • Bunu anlamaları için onlara bunu yaşatmam gerekiyor...bunu nasıl başaracağım? Neyle başaracağım? Hangi anıları, hangi duyuları, neleri kullanarak bunu aktarmak istiyorum?
  • Şu anda aklımda bu hikayeye ait görüntüler canlanıyorsa onlar nedir? O görüntülerin listesini çıkartabilirmiyim?
  • Tek bir satırda bu hikayeyi anlatsam o satır ne derdi?

Bunlara kısa kısa yanıtlar verip geçiştirirseniz size yararı olmaz. Uzun uzun yanıtlar verin. Kendinize kendinizi anlatın. Sonuna geldiğinizde aslında roman yazmanız gerekiyorsa başlamak için doğru yere gelmiş olacaksınız.
Kolay gelsin
Yeşim Cimcoz - Yazı Evi
Devamını Oku

3 Mart 2013 Pazar

Yaratıcı Yazarlık Alıştırmaları

Yaratıcı yazarlık alıştırmalarının yazar adaylarının gelişimi açısından vazgeçilmez uğraşlardan biri olduğunu düşünüyorum. Bu çerçevede Yeşim Cimcoz'un yazar adaylarına yönelik kurguladığı yaratıcı yazarlık alıştırmalarını sizinle paylaşıyorum.

Yaratıcı Yazarlık Alıştırmaları - Yeşim Cimcoz
Yazı yazma alışkanlığı edinmek, yazdığımız metinleri oluştururken çeşitli teknikler kullanmak yazar adaylarının gelişimine yönelik katkı sağlıyor. Belirli aralıklarla yapacağımız alıştırmalar, kurgu, kahraman yaratma, olay örgüsü oluşturma, gerçekçi diyalog yazma gibi yetilerimizin zamanla gelişmesini sağlıyor.

Alıştırmalar yazmayı kolaylaştırıyor
Yeşim Cimcoz tarafından kurgulanan ve yazar adaylarına yönelik kolay, anlaşılabilir ve yol gösterici bir niteliğe sahip alıştırmalar sayesinde yazdığımız metinlerin edebi değerini artırabilir, yazarken aklımızdaki hikayeyi kağıda daha kolay aktarabiliriz. Haydi alıştırmaları inceleyelim.

Yaratıcı Yazarlık Alıştırmaları 
Not: Alıştırmalar aşağıdan yukarıya doğru sıralanmış.
Devamını Oku

1 Mart 2013 Cuma

Blog Yazarlığı, Sosyal Medya ve Kişisel Marka Tanıtım Semineri

İyi bir blog yazarı olmak, mevcut bloğunuzu tasarım ve işlev bakımından geliştirmek, bloğunuzun ve kişisel markanızın sosyal medyada inşasını yapmak için düzenlenen Blog Yazarlığı, Sosyal Medya ve Kişisel Marka Atölyesi tanıtım semineri size harikalar diyarının kapılarını açıyor.

Son yılların artan eğilimlerinden biri olan blog yazarlığı, ilgi alanlarını geliştirmek, yazma yetisini güçlendirmek ve üretilen metinleri insanlarla paylaşmak isteyenlere benzersiz fırsatlar sunuyor. Blog yazarı olmak veya etkileyici içerikler üretip sahip olduğu bloğu görünüm ve işlev bakımından geliştirmek isteyenlere yönelik kurgulanan ve Yeşim Cimcoz Yazıevi tarafından düzenlenen Blog Yazarlığı Sosyal Medya ve Kişisel Marka Atölyesi tanıtım semineri uzmanlar tarafından keşfedilmemiş sekizinci kıta olarak adlandırılan sosyal medya dünyasının kapılarını size açıyor.

Seminer programında şu konulara yer verilecek

  • Blog oluşturma ve yönetimi
  • 15 dakikada etkileyici içerik yazma
  • Blogu etkileyici ve işlevsel yapma
  • Blogdan para kazanma
  • Blogdan kariyer elde etme
  • Neden sosyal mecralarda olmalıyız?
  • Sosyal medyanın kişisel kariyere katkısı
  • Sosyal medya mecralarının tanıtımı
  • Sosyal mecralarda kişisel markalaşma
  • Sosyal medya hesap yönetimi
  • Sosyal medya mecralarında içerik kurgulama
  • Sosyal medya mecralarında markalaşma
  • Sosyal medya ölçüm ve analiz

Sosyal Medya Uzmanı Okay Karaçay tarafından verilecek ve 22 Mayıs Çarşamba akşamı 19:30 - 21:30 saatleri arasında yapılacak seminere katılmak için yesimcimcoz@gmail.com veya 0533 715 09 33'e mesaj atarak kayıt yaptırabilirsiniz. Seminere katılım ücreti 50 TL dir.
Ayrıntılı bilgiyi buradan alabilirsiniz.



Devamını Oku
BlogOkulu Gadgets