14 Mart 2013 Perşembe

Yazarlıgın mayasında hayatın acıları vardır!

Mario Levi yazarlık yolunda ilerlemek isteyenlere ve henüz bu yolun başında olanlara hayat ve yazarlık ile ilgili şu sözü söyledi: Ben çok acı çektim ama bunları yaşadığım için yazar oldum. Bilin ki yaşadığınız acılar yazacağınız yazılar düşünüldüğünde size birileri tarafından verilmiş birer armağandır. Onların kıymetini bilin. 

Yaratıcı yazarlık ve Mario Levi Söyleşi
Yazının Ustaları adlı programa konuk olan yazar Mario Levi iyi bir yazar olmanın iyi bir okur olmaktan geçtiğine inandığını bu nedenle yılların akışında sabırla yazısına odaklandığını söyledi. 


Yazarın karanlık mağarasına yolculuk

Yazının büyüsü ile kaleminin ucuna gelenleri yazan Mario Levi, romanlarındaki olayların nerede başlayıp, nerede ve nasıl biteceğinin kurgusunu yapmıyor. Yazarken kendisine sürpriz imkanları tanıyor. Bu nedenle edebiyatı insanın kendi mağarasına yaptığı bir yolculuğa benzeten Mario Levi yazma eylemiyle ilgili şu tespitleri yapıyor: “Yazmak karanlık bir mağaraya inmek demektir. O mağara aslında sizsiniz, sizin içinizdeki mağaradır. O mağaraya inersiniz, adımlarınızın sizi götürdüğü yere doğru inersiniz. Ne kadar cesursanız o kadar gidersiniz. O yolda, o inişte hiç beklemediklerinizi veya unuttuğunuzu sandıklarınızı görürsünüz. Ama burada çok güçlü bir paradoks olarak karşımıza şöyle bir hakikat çıkıyor. O karanlığın içinde sizi bekleyen bir aydınlıkta var. Çünkü siz orada dünyanızı ve kendinizi keşfediyorsunuz. Bu yüzden ben kendimi yazarken öylesine bırakıyorum. 


Kendini yazmak kolaycılık değildir!

Gerçek anlamda yaşanmayanın gerektiği gibi anlatılamayacağına inanan Mario Levi’nin eserlerinde otobiyografik unsurlar mevcut. Bunun diğer yazarlar için de geçerli olduğuna inanıyor. Bu tespitini de Mario Levi şöyle açıklıyor:  Kimi yazarlar vardır, yaşadıklarını yazmanın bir çeşit kolaycılık olduğunu söylerler. Başka hikayelerin ardına düşmenin daha doğru olacağını düşünürler. Ben hiç böyle düşünmüyorum. Kim ne derse desin, kim ne yazarsa yazsın, her yazılan otobiyografiktir ve yazarın kendi yaşamından unsurlar taşır. Gerçek edebiyattan söz ediyoruz tabi. Bir hikaye anlatmayı seçtiğiniz an zaten tarafsızlığınızı kaybedersiniz. Siz farklı bir hikaye yazmak istersiniz, ben farklı bir hikaye yazma ihtiyacı duyarım. 
Bunu da bir yana bırakalım, zaten yazarın kullandığı dilin kendisi otobiyografiktir. Önemli olan da budur edebiyatta. Herkesin bir dilinin olması, bir dili inşa etmeye çalışması çok önemlidir. Böyle bakacak olursak elbette anlattıklarımda yaşadıklarım da vardır, yaşamayı dilediklerim de, yaşayamadıklarım da. Yaşayamamanın bana verdiği kırgınlıklar da, umutlar da. Yazdıklarımda her şeyim vardır. Yaşayamadıklarım da yaşadıklarımdır aslında. 


Sahici olmanın bedeli nedir?

Edebiyatta sahici olabilmenin bir bedeli olduğunu vurgulayan Mario Levi konuyla ilgili şunları söyledi: Hikaye, gerçektekinden çok farklı olabilir ama ruhu doğru, hikayenin duygusu doğru olmalı, gerisini boş verin, asıl önemlisi bu. Bu beraberinde edebiyatın en önemli unsurunu olan sahici olmayı sağlıyor. Sahici olmak için ise bir bedel ödemeniz gerekiyor. Bu bedelin içinde öncelikle kaybetmeyi göz almak var. Hatta kaybetmenin erdemini bilmek var. 
Videonun tamamını buradan izleyebilirsiniz.

0 yorum:

Yorum Gönder

BlogOkulu Gadgets