24 Haziran 2013 Pazartesi

Yaratıcı yazarlık alıştırmaları

Yazar olmakla ilgileniyorsanız bu yazıdan epeyce yararlanacaksınız. Pensilvanya Üniversitesi’nin hazırladığı yaratıcı yazarlık alıştırmalarıyla yazarlık becerilerinizi geliştirebilirsiniz. Performans egzersizleri, iyi öykü, roman ya da şiir yazmayı sağlamaz. Geniş bir teknik yelpazesinde kişinin daha becerikli olmasına yardım eder.

Pensilvanya Üniversitesi yaratıcı yazarlık alıştırmaları
Yazarlığın ilk kuralı düzenli olarak yazmaktır. Bunu yapmak için de her gün bir yere oturup belirli bir zaman dilimi boyunca yazmanız gerekir. Eh, bu süre ne kadar uzunsa o kadar iyi olur. Ama hepimizin de günlük hayatta yerine getirmemiz gereken sorumluluklarımız, yükümlülüklerimiz var. O zaman, ne yazacağınıza bakmadan, günde en az yirmi dakikanızı tamamen yazıya adamanız lazım. Pek çok yazar bunun için günün erken saatlerini tercih eder; zihinleri günlük işlerin hayhuyu ile bulanıklaşmadan önce yazmaya koyulurlar. Ama gece kuşu olarak ün salmış yazarlar da yok değildir. Marcel Proust örneğin çalışmaya gece yarısı başlardı.

Defter tutmak
Her gün yazmaya ayırdığımız bu yirmi dakikada çoğumuz aslında ne yazacağımızı bilmeyiz. İlk seferinde belki aklımıza iyi bir şiir fikri gelebilir ya da şarkı sözü olabilecek birkaç satır karalayabiliriz; belki de bir senaryonun ya da bir kısa öykünün parçası olabileceğini düşündüğümüz bir iki cümlelik karşılıklı bir konuşma yazarız. Ama ertesi gün ya da üçüncü dördüncü gün cephanemiz tükenir. O zaman ne yapacağız? Defter tutmak işte burada devreye girecek.
Bir eşya olarak defteriniz, yazı yazmaya elverişli bulduğunuz herhangi bir şey olabilir. Hangisi size uyuyorsa; bir not defteri, kâğıt parçası, ajanda, klasör, notebook sayfası… cebinize, çantanıza sığacak herhangi bir şey. Maksat her gün yazmanız ve defterinizi yanınızda taşımanız, elinizin altında bulundurmanız. Defterinizi temel olarak iki şekilde kullanırsınız: birincisi, her gün yazacağınız bir yer olarak ikincisi de etrafınızda olup biten bir şeyler aklınıza takıldıkça, gözünüze iliştikçe (düşünceler, fikirler, imgeler, tasvirler, cümleler) bunları kaydedebileceğiniz bir yer olarak. Böylece daha sonraki yazı projelerinizde kaynak kitap olarak kullanabileceğiniz hazır bir referansınız olur.
Yalnız şunu unutmayın ki, defter tutmaktan kasıt günlük tutmak değildir. Günlüğün okuru kişinin “kendisidir” oysa biz umuma açık bir yazı eyleminden söz ediyoruz. Tuttuğumuz defteri yayımlamak gibi bir niyetimiz olmayabilir ama bu deftere koyduğumuz malzeme, bizim dışımızda birilerinin okuması için olmalıdır.

Okur
Genç yazarlar bazen şu iki hatadan birini yaparlar: Ya herkes için yazdıkları yanılgısına kapılırlar ya da sadece kendileri için yazdıklarını varsayarlar.
Peki kim için yazacağınızı nasıl bileceksiniz? Duyduğu bir olayı, hikâyeyi aktaran biri ne yapıyorsa, yazar da aynısını yapar. Birisi size iyi bir hikâye anlatır siz de ona kendi bildiğiniz bir şeyi anlatmak istersiniz; iletişim sürecine katılmak için, sosyalleşmek için, sohbetin bir parçası olmak için. Yani Graham Green’in dedektif hikâyelerini okumaktan hoşlanıyorsanız siz de muhtemelen onun seslendiği okura sesleneceksiniz demektir. O hikâyelerin okurlarından biri olduğunuz bilgisiyle başlayabilirsiniz.
Tek bir kişiyi (gerçek bir kişi) düşünerek de yazmak mümkündür. Okurunuz birden fazla kişi de olsa siz belirli birini aklınızda tutarak yazabilirsiniz; bir cümleyi, bir imgeyi, bir tasviri, acaba o bunu anlar mıydı, beğenir miydi, yeterince ilgisini çeker miydi sorularına karşılık arayarak yazabilirsiniz. Yazarken insanın zihninin bir kenarında böyle gerçek bir kişiyi tutması sürece gerçekten de çok katkıda bulunabilir ama bu kişinin duygudaşlık kurduğunuz biri olması çok önemlidir. Duygudaşınız olmayan birini memnun etmek için yazmaya kalkışırsanız kendinizi, kendi özgün sesinizi, dilinizi yitirdiğiniz bir cehennemin kapısında buluverirsiniz.

Kısa hikâye nedir?
Ne zaman biri bunun tanımını yapsa iyi bir yazar çıkar ve o teori de çöpe atılır. Kısa hikâye ilgili kesin olan bir şey varsa o da kısa olduğu ve düzyazı olarak kaleme alındığıdır. Yine de bazı genel özelliklerden söz edilebilir.

Kısa hikâyelerde;
  1. bir anlatıcı vardır, hikâyeyi anlatan biri
  2. en az bir karakter vardır
  3. bir olay meydana gelir (ya da belki bir olay son bulur)
  4. bir yer vardır; olayın geçtiği mekân
  5. ya biri bir şey öğrenir ya da bir şey öğrenmekte başarısız olur (başkaları)
Bu beş niteliği aklımızda tutarak hikâye anlatma tekniğimizi bileyip parlatacak sonsuz sayıda alıştırma yapabiliriz.

Anlatıcı
Yirmi yıl önce anlatıcı, başarılı yazarlığa açılan “doğru kapı” idi. Genç yazarlara kendi seslerini geliştirmek için yazmaları gerektiği söylenirdi. Bunu yapmanın yolu da mümkün olduğu kadar çok yazmak (ve okumak), yazdıklarını okutacak birilerini bulup yorumlatmaktı, ta ki sesiniz özgünce kendini ortaya koyana dek. Bu teoriyi destekleyen kanıt başarılı yazarların çalışmaları. Bir Hemingway hikâyesi okuduğunuzda ayırt edici üslubundan, sesinden onu tanırsınız. Faulkner bu düşüncenin daha da su götürmez bir kanıtıdır. Yakın geçmişte epeyce yazar birden fazla anlatıcı sesiyle yazabildiğini gösterince bir yazarın kendi sesini bulması gerekliliği ikincil bir mesele haline geldi.
Yine de, herhangi birine aitmiş gibi görünebilecek bir ses ya da yavan ve sıkıcı veya klişelerle hemhal bir anlatıcı okurun dikkatini çekmekte ve tutmakta başarısız olacaktır.
NOT: İlk zamanlarında yazarların sevdikleri başka yazarları taklit etmelerine oldukça sık rastlanır. Farkında olmasak bile okumaktan zevk aldığımız yazarlar gibi yazıyor olabiliriz.

Yaratıcı Yazarlık Alıştırmaları
  1. Sevdiğiniz bir romandan ya da kısa hikâyeden nispeten uzun bir pasaj alıp bunu taklit ederek yazın. Cümle yapısını ve sözdizimini kelime kelime takip edin. Bu alıştırmayı, olabildiğince çok sayıda yazarla tekrarlayın. Her yaptığınızda en az 250 kelime yazmalısınız.
  2. İçinde yirmi kadar öykünün bulunduğu bir antoloji edinin ve her hikâyenin ilk sayfasını taklitle yazın.
  3. Önemli bir tarihi dönemde yaşamış sevdiğiniz bir yazarın bir kısa hikâyesini baştan sona taklit ederek yazın (Not: Konuları farklılaştırabilir, kahramanın cinsiyetini değiştirebilir ya da bu tür değişiklikler yapabilirsiniz.)
  4. Bir kısa hikâyenin ilk 250 kelimesini yazın. Ama bu kelimeleri TEK BİR CÜMLE olarak yazın. Gramer ve imla bakımından düzgün bir cümle olsun. Bu alıştırma cümle yazma becerinizi geliştirmeye yöneliktir.
  5. İki kişi arasında geçen dramatik bir sahne yazın. Her ikisinin de bir sırrı olsun ve birbirlerine söylemesinler. OKURA DA söylemek yok.
  6. Sizinkinden farklı yerel bir lehçe kullanarak bir tasvir pasajı yazın. Kahvede, sokakta, lokantada, kuyrukta, otobüste, berberde ve halka açık başka yerlerde farklı aksanla konuşan insanları dinleyin. Bu dilsel çeşniyi sayfalarınızda kullanın.
  7. Cümle ve paragrafların yapısıyla oynayın: sevdiğiniz bir tasvir pasajı bulun, yayımlanmış bir şeyden bir paragraf ya da iki üç paragraf olsun. Bütün cümleleri elden geçirin. Parçayı basit cümlelerle yazın (hiç bağlaç, ek kullanmadan); parçayı karmaşık, girift cümlelerle yazın; parçayı değişik cümle yapılarıyla yazın. Cümle yapısıyla oynayacak ne kadar çok yol bulursanız cümle yapısının, akıcılığı yaratmakta, ritmi değiştirmekte, tat vermekte ne kadar işe yaradığını fark edeceksiniz
  8. Fiillere odaklanın: beğendiğiniz bir parça bulun (bir sayfalık düz yazı olsun) ve her cümledeki fiilleri inceleyin. Etken mi, edilgen mi, bağlantılı mı? Metaforik mi (Kadın usulca içeri süzüldü)? Fiiller okuyuşunuza nasıl bir etkide bulunuyor?
  9. Kendi yazdığınız bir pasajı alıp bütün fiilleri elden geçirin. Bir, bütün fiilleri etken yapın, bir de hepsini edilgen yapın. Sonra yapabildiğiniz kadar çok fiili metaforik olarak kullanın.
(Alıntı: kuraldisidergi.com)

0 yorum:

Yorum Gönder

BlogOkulu Gadgets