4 Mart 2013 Pazartesi

altKitap Öykü Ödülü 2013

Öyküye gönül verenlere yeni bir fırsat. altKitap Öykü Ödülleri, öykü yazarlarını heyecanlı bir edebiyat ödülüne çağırıyor. 
Altkitap 2013 Öykü Ödülü Son Başvuru 10 Mart
Öykücülüğün ülkemizde yaygınlaşması adına düzenlenen altKitap Öykü Ödülleri bu yılda öykü yazarlarını davet ediyor. Gönderilen öyküler Özge Calafato, Hande Ortaç, Aylin Sökmen ve Engin Türkgeldi'nin yer aldığı ön seçim kurulunun değerlendirmesinden geçecek. Ön seçimin ardından değerlendirme sonucundaki nihai sıralama Hakan Bıçakcı, Hakan Günday, Ece Temelkuran, Aslı Tohumcu ve Cem Uçan’dan oluşan Seçici Kurul tarafından belirlenecek.

Öyküler e-kitap olarak yayınlanacak
Değerlendirmeler sonucunda dereceye giren ve yayımlanmaya değer görülen öyküler altKitap tarafından e-kitap olarak yayımlanacak Öykü ödülüne son başvuru tarihi 10 Mart 2013.
Sonuçlar 2 Mayıs 2013 tarihinde www.altkitap.net sitesinde açıklanacak, ve ardından belirlenen tarih ve yerde ödül töreni düzenlenecek.

Katılım Koşulları

  1. Katılım herkese açıktır. Konu sınırlaması yoktur.
  2. altKitap Öykü Ödülü’ne bir öykü ile başvurulur. Bir kişi birden fazla öykü ile başvuruda bulunamaz.
  3. Öykü en fazla 2.013 sözcükten oluşmalıdır. Bu sınırlamaya uymayan öyküler değerlendirme dışı bırakılacaktır.
  4. Daha önce herhangi bir ortamda yayımlanmış ve/veya ödül almış öyküler başvuruda kabul edilmeyecektir.
  5. Başvuruda bulunmak isteyenlerin öykülerini bir yazı programı dosyası (word, 12 punto, Times New Roman) olarak elektronik yolla ulaştırmaları gerekmektedir (e-posta içeriğine kopyalanmış öyküler türkçe karakter sorunları nedeniyle okunamamaktadır).
  6. Ad, soyad, özgeçmiş, açık adres, telefon numarası, kullanımda olan bir e-posta adresi bilgileri öykünün yer aldığı dosyadan farklı bir dosyaya kaydedilmeli ya da e-posta içinde belirtilmelidir. Bu bilgileri bildirmeyen katılımcıların öyküleri değerlendirmeye alınmayacaktır.
  7. altKitap Öykü Ödülü‘ne katılan öyküler seçici kurula yazar kimlikleri gizli olarak sunulmaktadır. Bu nedenle öykünün yer aldığı dosyada yazarın kimliğine dair bir bilginin yer almamasına dikkat edilmelidir.
  8. Başvurular altkitap@altkitap.net adresine yapılacaktır

Devamını Oku

Çocuklar için okuma ve yazma atolyesi

Atölye Ceres, çocuklara okuma ve yazma edinimi kazandırmak için Keyifle Okuyorum Özenle Yazıyorum başlıklı okuma ve yazma atölye çalışması yapıyor.

Keyifle Okuyorum Özenle Yazıyorum
Günümüzün dijital çağında çocuklara okuma ve yazma alışkanlığı kazandırmak için düzenlenen bir atölye çalışmasından bahsedeceğim. Atölye Ceres tarafından organize edilen ve eğitmenliğini çocuk kitapları yazarı Tülin Kulluk Kozikoğlu'nun yapacağı çocuklar için okuma yazma atölyesi 23-24 Mart tarihleri arasında yapılacak. Keyifle Okuyorum Özenle Yazıyorum sözüyle özetlenen atölye çalışmasının 3, 4 ve 5. sınıflar için uygun olduğu bildirildi. 10 saat sürecek atölye çalışmasında çocukların yazıyla tanışması, yaratıcı olmanın, okumanın ve yazmanın büyüsüne kapılmaları, okumayı ödev olarak algılanmaktan çıkarmayı ve çocukların kendilerini yazıyla ifade edebilme yetisini kazanmaları hedefleniyor.

Tülin Kulluk Kozikoğlu çocuklar için yazarlık atölyesi eğitmeni
Tülin Kulluk Kozikoğlu kimdir?
Atölyenin eğitmenliğini yapacak olan Tülin Kulluk Kuzikoğlu, Lili ve Yedi Çocuğu serisi, Bir Tanecik Oğlum, Kelebeğini Arayan Ayşe,Yemeğini Arayan Tırtıl kitaplarının yazarıdır.

Detaylı Bilgi İçin
Atölye Ceres – Tuğba Demir
0.212.296 41 30 / 0.532.325 97 18 tdemir@ceresyayinlari.com

Atölyenin içeriği hakkında bilgi   
Devamını Oku

Yaratici Yazarliga Genç Bakışı

İnternette gezinirken bulduğum bir yazı. Süleyman Demirel Üniversitesi Edebiyat Kulübü imzalı bu yazıda yaratıcı yazarlık kavramı ve yazar adaylarına olan katkısı anlatılıyor. 

Süleyman Demirel Üniversitesi Edebiyat Kulübü
Her ciddi uğraş gibi yazı yazma sanatı da kendine göre kuralları ve zorlukları olan bir etkinlik alanıdır. Belki de yazı yazma sanatı, bir sanat olması bakımından, özel yeteneği gerekli kılmasıyla birçok uğraş alanından daha güçtür. Ancak bu güçlük, içinde kuvvetli bir yazı yazma isteği olan genç insanı geriletmez, geriletmemelidir. Çünkü yazı yazmanın da yöntemleri vardır. Belki insanlara eğitimle yetenek kazandırılamaz, fakat, mevcut olan yetenek geliştirilebilir, iyi ve başarılı yazı yazmanın yolları gösterilebilir.
Böyle bir düşünceden yola çıkılmış olsa gerek günümüzde artık dünyanın çeşitli yerlerinde olduğu gibi ülkemizde de ‘yaratıcı yazarlık’ üzerine kurslar düzenleniyor, makaleler yazılıyor, kitaplar yayımlanıyor. Çoğu belirli bir başarı çizgisini yakalamış yazarların yürüttüğü bu tür etkinlikler hikâye, roman, şiir veya başka bir türde yazı yazmak isteyen genç insanın yazı yazma uğraşına daha dikkatli ve bilinçli hazırlanmasını sağlıyor. Unutmayalım ki, her genç yazar yahut şair adayının ustası kendisinden önceki yazar ve şairler, atölyesi de onların eserleridir. Özellikle yaratıcı yazarlık kurslarında usta bir yazarla karşılıklı iletişim içinde bulunmak genç yazar adayı için iyi bir fırsat hazırlar.

Yaratıcı yazarlık kitapları yolumuzu aydınlatır
Yaratıcı yazarlık konusunda süreli yayınlarda çıkan bazı makale ve denemelerle de karşılaşmak mümkün. Bunun yanında konuyu çeşitli boyutlarıyla ele alan kitaplarla da karşılaşırız. Amerika’dan ve Avrupa ülkelerinden sonra bu konuda Türkiye’de de bazı kitaplar yayımlandı. İkisi de 2004 yılında yayımlanan Veysel Çolak’ın Şiir Nedir ve Nasıl Yazılır? Yaratıcı Yazma Dersleri adlı kitabı ile Murat Gülsoy’un Büyü Bozumu: Yaratıcı Yazarlık adlı kitabını burada hemen hatırlayacağız. Bu kitaplara başka kitap adları da eklemek mümkün. Belki yaratıcı yazarlık üzerine yazılan kitaplar ve makaleler başarılı bir yazı yazmamızı tek başına sağlayamazlar. Ama başarılı bir yazı yazmanın yöntemlerini ve sırlarını göstererek yolumuzu aydınlatırlar. Sonuçta yazı yazmak yine böyle bir çabanın içerisine giren kişinin çalışmasına kalıyor. Bunun başka türlü olması da mümkün görünmüyor.

Yazmanın ilk adımı okumak
Galiba yazı yazmak konusunda sorulacak sorulardan biri şu olmalıdır: Yazı yazmak istiyoruz, ama, gereğince okumada bulunuyor muyuz? Okuduğumuz eserler üzerinde düşünüyor muyuz? Sanırım yazı yazma konusunda, yaratıcı yazarlık konusunda öncelikle kendimize sormamız gereken soru bu olsa gerek. Belki de yazı yazma sanatında atılacak ilk adım okumaktır. Ancak, burada önemli olan neyi ve nasıl okuduğumuzdur. Unutmayalım ki, okumak hiç de yabana atılacak bir uğraş değildir.
Yazı yazmaya yeni başlayan kişinin önündeki birinci problem dildir. Duymamız ve düşünmemiz yetmez. Onu dille ifade etmemiz gerekir. Edebiyat, dille yeni dünyalar kurmaktır. Yeni bir dünya kurarken de önce malzemeye ihtiyaç duyarız. Sonra onu arzumuza göre şekillendirmek isteriz. Ancak, dil buna izin vermez. Dilin karşı duruşunun geriletilmesi çetin bir mücadele ister. Bu mücadeleyi göze almadan başarıyı yakalamak pek mümkün değildir. Belki de dil, aşılması gereken ilk duvardır.

Önce insanı anlamalı
Yazı yazmak isteyen kişinin hayatı ve insanı iyi gözlemlemesine ihtiyaç vardır. Çünkü yazı, hayatı ve insanı anlatır. Bakmasını ve görmesini bilmediğimiz, bize kapalı bir dünyayı nasıl anlatabiliriz? Önce insana bakmasını öğreneceğiz. Onu anlamaya çalışacağız. Ancak ondan sonra insanı ve hayatı anlatma şansını yakalayabiliriz. İnsanı anlamak ve anlatmak kendimizden başlar. Ünlü Fransız filozofu H. L. Bergson, “İnsan en iyi kendini tanır” diyor. Öyleyse işe kendimizi tanımak ve tanıtmaktan başlamamız gerekecektir.
Yazı yazmak belirli bir heyecanı ve korkuyu beraberinde getirir. Önemli olan heyecanın ve korkunun baskısından kurtulup onları yazı yazmak için etkin kılabilmektir. Yazı sanatının başlangıcında olan insan ancak korkuyu alt edebilecek cesareti kendinde bulduğunda, heyecanını yok etmek yerine onu yazısına taşıyabildiğinde başarıyı yakalar. Çünkü heyecan yıkıcı olmaktan çok yapıcıdır, esere canlılık ve sıcaklık katar. Hata yapmaktan, yanlışlara düşmekten korkmak boşunadır. Çünkü doğrunun, güzelin ve başarılının yolu hatalardan, yanlışlardan geçer. Belki de iyi bir cümleye ulaşabilmek için onlarca kötü cümle kurmamız, bir yığın anlam yanlışına düşmemiz gerekecek. Eğer yazma konusunda yeterince isteğimiz ve cesaretimiz varsa bunları aşma şansımız da var demektir.

Yazar adayı yolunu kendi çizmeli
Şiir, hikâye veya roman yazmanın belki kurallarından ve yollarından söz edilebilir. Fakat, bunların katı kurallarından söz etmek doğru olmaz. Yazı yazmanın kurallarını ve yollarını keşfetmek bir süreç ister. Bu süreci göze almak gerekir. Her yazar ve her eser bir okuldur. Daima onlardan öğrenilecek bir şeyler vardır. Kişinin yazarını ve eserini seçmesi ayrı bir iştir. Her yazar ve her eser bizim ihtiyacımıza cevap vermeyebilir. Biz, başka eserlerde daha çok kendimizi ararız çünkü.
Başka yazar ve eserlerin yanında asıl okul kendi yazı atölyemizdir. Daha çok orada öğreniriz ve sınarız kendimizi. Hem yazı yazan insanı, hem kendi iç dünyamızı… Zira yazı, kendi iç dünyamıza eğilmemizdir aynı zamanda. Kendimizle didişmemiz, hesaplaşmamız…

Özgüven olmazsa olmaz
Bütün bunlardan sonra kişinin kendine inanması ve güvenmesi gelir. Güven, cesaretle birlikte yürür. Kendimizi önemsediğimizde, kendimize güvendiğimizde kimlik kazanmaya başlarız. Bu da başarıyı getirir. İyi işler yapacağımıza inanmadan iyi işler yapmamız nasıl mümkün olabilir?
Yaratıcı yazarlıkta yazdığımız şiire, hikâyeye, deneme yahut romana kendimizden bir şey katmamıza ihtiyaç vardır. Yaratıcı yazarlığın sırrı da burada gizlidir. Daha önce söylenmiş, yazıya geçirilmiş şeyleri yeniden söylemek yaratıcı yazarlık değil, tekrardır.

Kaynakça
Roberta Allen, “Çabuk Kurmaca”, Çev. Özge Üstüner, külöykü, Sayı: 7, Ocak-Şubat 2006, s. 3-6.
Veysel Çolak’ın Şiir Nedir ve Nasıl Yazılır? Yaratıcı Yazma Dersleri
Murat Gülsoy’un Büyü Bozumu: Yaratıcı Yazarlık
Necati Mert, Öykü Yazmak, Hece Yayınları, Ankara 2006.
Aydın Şimşek, Yaratıcı Yazarlık ve Deneysel Düşünme/Bir Atölye Çalışması, Kum Yayınları, 2006
Zehra İpşiroğlu, Yaratıcı Yazma, Morpa Yayınları, 2006.

Süleyman Demirel Üniversitesi Edebiyat Kulübü

Devamını Oku

3 Mart 2013 Pazar

Yaratıcı Yazarlık Alıştırmaları

Yaratıcı yazarlık alıştırmalarının yazar adaylarının gelişimi açısından vazgeçilmez uğraşlardan biri olduğunu düşünüyorum. Bu çerçevede Yeşim Cimcoz'un yazar adaylarına yönelik kurguladığı yaratıcı yazarlık alıştırmalarını sizinle paylaşıyorum.

Yaratıcı Yazarlık Alıştırmaları - Yeşim Cimcoz
Yazı yazma alışkanlığı edinmek, yazdığımız metinleri oluştururken çeşitli teknikler kullanmak yazar adaylarının gelişimine yönelik katkı sağlıyor. Belirli aralıklarla yapacağımız alıştırmalar, kurgu, kahraman yaratma, olay örgüsü oluşturma, gerçekçi diyalog yazma gibi yetilerimizin zamanla gelişmesini sağlıyor.

Alıştırmalar yazmayı kolaylaştırıyor
Yeşim Cimcoz tarafından kurgulanan ve yazar adaylarına yönelik kolay, anlaşılabilir ve yol gösterici bir niteliğe sahip alıştırmalar sayesinde yazdığımız metinlerin edebi değerini artırabilir, yazarken aklımızdaki hikayeyi kağıda daha kolay aktarabiliriz. Haydi alıştırmaları inceleyelim.

Yaratıcı Yazarlık Alıştırmaları 
Not: Alıştırmalar aşağıdan yukarıya doğru sıralanmış.
Devamını Oku

Oyku tek raunda nakavt eder!

Öykü ve roman arasındaki ilişkiyi keyifli bir benzetme ile anlatan bir yazı buldum. Yaratıcı yazarlık alanında uğraş veren ve diğer edebiyat tutkunlarının mutlaka okumasını dilediğim bir yazı.

Öykü roman ilişksi Julio Cortazar
Öykü - roman karşılaştırmaları hem okuyucuları hem de yazarları keyifli bir tartışmaya yöneltir. Öykücülerin daha fanatik olduğuna inandığım bu tartışmada acaba yazarlar ne düşünüyor? Usta öykücü Borges hakkında bir araştırma yaparken bir yazı ile karşılaştım. Vatandaşı Julio Cortazar öykü üzerine 1970 yılında kaleme aldığı bir yazı. Öykü ve roman arasındaki ilişkiyi bir benzetme ile anlatan yazarın makalesini sizlerle paylaşmak istedim.

Makale --> Julio Cortazár: Öykü Üzerine
Devamını Oku

Borges ve Roman Uzerine

Öykü alanında çığır açan Jorge Luis Borges neden roman yazmadı? Borges'in roman konusundaki düşünceleri neydi? Bu yazı bir sırrı anlama çabasıdır.

Borges öyküyü tercih etti ama roman yazmadı.
Öykü ve roman arasındaki ilişki ya da ilişkisizlik edebiyatın en temel gizemlerinden biridir. Geçmişte birçok değerli yazarın başarılı eserler verdiği öykü şimdilerde sadece tutkunlarının yazdığı ve okuduğu bir edebiyat dalı. Roman ise adeta krallığını ilan etmiş ve kalabalıkların beğenisini kazanan pop şarkıcıları gibi caka satıyor. O kadar ki özellikle ülkemizde yayınevleri öykü yazarı olmaya niyetlenen gençlerin dosyalarını geri çevirip onlara roman yazmasın öğütlüyor.

Borges'in roman eleştirisi izinden
Şimdi ve geçmişte büyük eserler vermiş hatta öyküde kendi alanını, tarzını yaratmış olan Jorge Luis Borges, roman yazmamış kendini öykü yazarı olarak tanımlamıştır. Borges gibi -abartı olmazsa- “dahi” olarak nitelendirebileceğimiz bir yazarın neden roman yazmadığı okurlar tarafından merak edilen bir gizem olarak kalmıştır. Bu konuda kendimce yaptığım araştırmada (okurumuz Cem Kaçar’ın önerisiyle) Borges’in bir açıklamasına rastlayamadım. Birçok kaynakta 1935'te yazdığı hayali bir romanı eleştirdiği “Al-Motasim'e Bir Bakış” isimli öykü yazdığı yer alıyordu fakat ayrıntıya yer vermiyordu. Daha sonra 1941 yılında öykülerini topladığı Yolları Çatallanan Bahçe adlı kitabında aynı adla yer alan öyküsünde roman ile ilgili ilginç tespitlerin yer aldığını gördüm.

Roman yetersiz mi?
Öyküden aldığım pasajlardan kendimce çıkardığım yorum Borges’in hayatın çok yönlülüğünün roman gibi kurgu eserlerde güdük kalacağı düşüncesine sahip olduğudur. Batı tarzına uymayan ve roman gibi tek düze bir çizgide değil çatallı bir yol izleyen sıra dışı ve eşi olmayan bir roman üzerinden fikirlerini açıklayan Borges, zamanın, olasılıkların romanın dar kabına sığamayacağını vurguluyor. Kanımca öyküye yönelmesinin sebebi olarak da bunu görüyorum. Belki de ben yanılıyorumdur, Borges’in yazdıklarına bakarak yetersiz bir niyet okuma çabası da olabilir. Bir de siz okuyun, yorumlayın, hep beraber bulmaya çalışalım.

Yolları Çatallanan Bahçe öyküsünden alıntılar
“Simgelerden kurulu bir labirent,” diye düzeltti. “Gözle görülmez bir zaman labirenti. Bu sırrın çözümü bana, barbar bir İngilize layık görüldü. Aradan yüzyıldan uzun bir süre geçtiği için ayrıntıları yerli yerine oturtmak imkansız; ama olup biteni kestirmek zor değil. Ts’ui Pen birden bire; kitabı yazmaktan vazgeçiyorum demiş olmalı. Başka bir keresinde de; bir labirent kurmaktan vazgeçiyorum demiştir. Herkes bunların iki ayrı eser olduğunu sanıyordu; kitapla labirentin tek ve aynı şey olduğu hiç kimsenin aklına gelmemiş. Duru Yalnızlığın Köşkü, belki de yolları son derece karmaşık bir bahçenin tam ortasında duruyordu; bu durum mirasçılara gerçek bir labirentin varlığını düşündürmüş olabilir. Ts’ui Pen öldü; sahibi olduğu o uçsuz bucaksız topraklarda yaşayan hiç kimse bir labirente rastlamadı; romandaki karışıklıkların bana labirentin romanın kendisi olduğunu düşündürdü. İki ipucu meselenin doğru çözümünü buldurdu bana. Biri: Ts’ui Pen’in gerçek anlamıyla sonsuz bir labirent yaratacağı yolundaki garip söylenti. Öteki: ele geçirdiğim bir mektubun parçası.”



Zihnim böyle karmaşıkken Oxfort’dan sizin de gözden geçirdiğiniz el yazması geldi. O cümle de dikkatimi çekmişti elbet: Yolları çatallanan bahçemi çeşitli geleceklere (hepsine değil) bırakıyorum.  Daha ilk bakışta anladım: ‘Yolları çatallanan bahçe’, o karmaşık romandı; çeşitli geleceklere (hepsine değil) sözü çatallanmanın uzamda değil zamanda olduğunu düşündürdü. Eseri iyice bir okuyunca bu kuramım doğrulandı. Bütün kurgusal eserlerde, kişi birden fazla seçeneklerle karşılaştığında bir tekini seçer ve ötekilerden vazgeçer; Ts’ui Pen’in kurgusal eserindeyse yazar - aynı anda- hepsini birden seçiyordu. Yazar böylelikle kendileri de çoğalıp çatallanan çok sayıda gelecek, çok sayıda zaman da yaratıyordu. Romandaki çelişkilerin açıklaması bu işte. Diyelim ki Fang diye birinin bildiği bir sır var; bir yabancı çalıyor kapısını; Fang araya giren bu adamı öldürebilir, araya giren adam Fang’ı öldürebilir, ikisi de kaçıp kurtulabilir, ikisi de ölebilir falan filan. Ts’ui Pan’in eserinde akla gelebilecek bütün çözümler içerilmiş; her biride başka çatallanmalar için birer çıkış noktası. Bazen, bu labirentin yolları kavuşur; örneğin, siz bu eve geldiniz; olası geçmişlerden birinde düşmanımsınız, bir başkasında dostum. Düzelmek bilmeyen Çincemin kusuruna bakmazsanız birkaç sayfa okuyalım.”



“Şanlı atanızın bu çeşitlemeleri boşu boşuna kurcaladığını sanmam. On üç yılını bıkıp usanmadan bir retorik oyunu kurmaya adaması akla yakın gelmiyor. Sizin ülkenizde roman, edebiyatın dallarından biridir; Ts’ui Pen son derece usta bir romancı ama aynı zamanda da kendini yalnızca romancı olarak görmeyen bir edebiyat adamıydı. Çağdaşlarının tanıklığı onun metafizik ve mistik ilgileri olduğunu gösteriyor- yaşamı da bunun bütünüyle doğrular nitelikte. Romanın büyük bölümü felsefi tartışmalarla dolu. Karşısına çıkan bütün meseleler arasında, zamanın bir uçurumu andıran sonsuzluğu kadar kafasını uğraştıran hiçbir mesele olmadığını biliyorum. Oysa Yolları Çatallanan Bahçe’nin sayfalarında karşımıza çıkmayan tek mesele bu. Zaman sözünü bile kullanmıyor. Bu sözcükten bile bile vazgeçmesini nasıl açıklıyorsunuz?”
            Çeşitli açıklamalar önerdim -hepside doyurucu olmaktan uzaktı.- Bunlar üzerinde tartıştık. Stephen Albert dedi ki:
            “Doğru cevabı satranç olan bir bilmecede geçmeyen tek sözcük hangisidir?”
             Bir an düşündükten sonra cevap verdim: “satranç sözcüğü!”
            “Tam üstüne bastınız,” dedi Albert. “Yolları Çatallanan Bahçe konusu zaman olan uçsuz bucaksız bir bilmece ya da mesel; bu çok gizli nedenden ötürü zaman sözcüğü geçmiyor. Bir sözcüğü hiç kullanmama, onun yerine yetersiz benzetmeler ve dolambaçlı anlatım yollarına başvurmak, onu vurgulamanın belki de en etkili yoludur. İmalarla  yazan Ts’ui  Pen’in bitip tükenmez romanının dolambaçlarında yeğlenen dolaylı  yöntem de budur işte.

Yolları Çatallanan Bahçe öyküsünün tamamı

Anton Çehov roman yerine öyküyü tercih etti
Anton Çehov
Ya Çehov!
Yeri gelmişken romana bulaşmayan diğer bir öykü ustasından Anton Çehov’dan alıntı yapalım. Acaba Çehov neden romana yönelmedi. Çehov’un sözlerinden kısa da olsa roman ve öykü arasındaki tercihi neden yaptığını anlayalım.
“Kaleme alınan konular, ‘sade’ olmalı. Piyer Semenovi, Maira İvanovna ile nasıl evlendi gibi... Hem sonra, yok psikoloji tahlilleri, yok hikâye, yok bilmem ne imiş! Bunlar hep özenti... Hatırınıza ilk gelen başlığı koyun, kılı kırk yarmayın, tırnak, çizgi gibi işaretleri çok az kullanmaya bakın, gösteriştir bu. Benim işim anlatmaktır. Ancak, onu başarabilirim.”

Çehov roman ve öykü arasındaki ayrımda pencereyi sınır çizgisi kabul eder. Der ki; “Bir evin önünden geçerken pencereden gördüğünüz manzara öyküdür, ama durup başınızı içeri soktuğunuz an roman başlar.”
Devamını Oku

Yeni Bir Edebiyat Akimi

Ülkemizde genç insanların bir araya gelerek kurduğu bir akım olan Üç Günlük Dünya Edebiyatı, sıra dışı ve eğlenceli duruşu yeniye özlem duyan edebiyat tutkunlarının dikkatini çekiyor.

Yeni bir edebiyat akımı
Osmanlı Devleti'nin son yıllarında batı tarzı edebi ürünlerin verilmesiyle birlikte genç yazar ve şairler bir araya gelerek edebi akımlar oluşturmaya başlamışlardı. Birçoğu Batı Avrupa'da ortaya çıkan fikirlerden etkilenerek oluşturulan Türk edebiyatının akımları yerel motifleri de içinde barındırıyordu. Bu gelenek cumhuriyetin ilk yıllarında da devam etti ve 50'li yıllarında ortasına kadar sürdü. Hafızam beni yanıltmıyorsa 1979 yılında yazarlar bir araya gelerek bir kooperatif kurmuş adını da YAZKO koymuşlardı.
1980 darbesinin ardından yazarlar tıpkı toplum gibi bireyselleşmiş ve kendi kabuğuna çekilmişti. Yazarlar eserlerini yalnızlığın yarenliği ile yazmaya başladılar. Bir araya gelip edebi akım yaratma maceraları ise tarihin tozlu sayfalarında yerini aldı.

Eğlenceli ve iddialı!
Edebiyatta geçmiş dönemlerin birlikteliğini hatırlatan bir girişim var, adı Üç Günlük Dünya Edebiyatı. Genç yüreklerin bir araya gelerek kurdukları bu akım, sıra dışı ve eğlenceli aynı zamanda yenilikçi bakışı ile dikkat çekiyor. Üç Günlük Dünya Edebiyatı'nın manifestosu bile var. Ne yapmak istediklerini, nasıl düşündüklerini ve ne olduklarını manifestodan aldığım şu sözle daha iyi anlayabiliyoruz: "Üç Günlük Dünya Edebiyatı ile henüz seyircisi gelmemiş bir salonun ışıkları açılmamış sahnesine çıkmayı deniyoruz."

Kitap Tanıtımı ve Manifesto
İnternetti karıştırırken karşıma çıkan bu yeni akımın manifestosunu ve akımın yazarlarından Feyyaz Yiğit'in kendi kitabını konu aldığı tanıtım videosunu sizinle paylaşıyorum. Videoyu izlemenizi şiddetle tavsiye ederim, böyle tanıtım görülmemiştir efenim :)

Üç Günlük Dünya Edebiyatı Manifestosu
Devamını Oku

2 Mart 2013 Cumartesi

Yaratıcı Yazarlık Mevhumu

Yaratıcı yazarlık atölyeleri ve kitapları ticari bir eylem mi yoksa yazar olma yolunda önemli bir adım mı? Yaratıcı yazarlık kavramının edebiyata katkısı nedir?

Yaratıcı yazarlık ile ilgili sıradışı bir yazı
Yaratıcı yazarlık çok tartışılan bir kavram. Atölyelerin ve bu konuda yayımlanan kitapların faydalı mı yoksa sadece para kazanmak için yapılan ticari eylemler mi olduğu yönünde bir görüş ayrılığı var. Hüseyin Çukur'un köşe yazısı bu tartışmalara bir bakış açısı getiriyor.
Hüseyin Çukur'un konuyla ilgili kaleme aldığı iki köşe yazısı ile karşılaştım. Çok tartışılan bu konu ile ilgili yerinde iki yazı kaleme alan Hüseyin Çukur, yaratıcı yazarlık kavramını postmodern edebiyatın yükselişi çerçevesinde ele alıyor.

Yaratıcı yazarlık kitaplarına eleştirel bir bakış
Yazma eyleminin yaratıcılık ile neden ilişkilendirildiğini sorgulayan Çukur, yazar ve yaratıcı yazar gibi ayrımları anlamaya çalışıyor. Ayrıca sadece atölye çapında değil, yaratıcı yazarlık öğretisi barındıran kitapların da eleştirini yapıyor. Ferit Edgü ve Semih Gümüş'ün yaratıcı yazarlık konusuna yönelik yayımladıkları kitapları inceleyen Çukur, kitap eleştirmenliği kavramına da gönderme yapıyor.

Yaratıcı yazarlık kavramının ortaya çıkışı
Hüseyin Çukur ikinci yazısında yaratıcı yazarlık atölyelerinin tarihsel çıkış noktasını ve ülkemizdeki gelişimi hakkında da bilgi veriyor. Hüseyin Çukur, ayrıntılı aktarımlarından sonra sözü şöyle özetliyor:
"Yaratıcı Yazarlık” ders ve atölyelerinin, özgün eserlerin çıkmasından ziyade, edebiyatı tek tipleştireceğini ve kısırlaştıracağını düşünüyorum. Postmodern kurguların revaçta olduğu modern dünyada, buradan, toplumcu bir damar çıkmaz, çıkamaz. “Yürütücüler”in şekillendirdiği, yön verdiği dersler, kendileri gibi yazmaya hevesli insanların egolarını okşayabilir sadece. Bir şeyden de emin olmak gerekir elbette: Orhan Pamuk ve Elif Şafak’ın ülkemizde açacağı kürsüler talep patlaması yaşatabilir, ekonomiye can verebilir. Ülkenin hal-i pür melali neyse, sanatı ve edebiyatı da odur maalesef. Okumadan, çok okumadan, delicesine okumadan olunamayacağı gibi, ders dinleyip “ben, bugün …’yım” girişli kompozisyon denemeleriyle de yazar olunmaz. “Yazıcı”, olunabilir belki. İş, bunu açık yüreklilikle kendine itiraf etmekte…"
Eğer yazma eylemi içindeyseniz bu yazıları mutlaka okumanızı öneririm.

Hüseyin Çukur'un ilk yazısı

Hüseyin Çukur'un ikinci yazısı
Devamını Oku

Zeynep Cemali Öykü Yarışması 2013

Günışığı Kitaplığı tarafından düzenlenen Zeynep Cemali Öykü Yarışması ortaokul öğrencilerini öykü yazmaya çağırıyor. Son başvuru tarihi 15 Mayıs.

Öykücü Zeynep Cenali anısına düzenlenen öykü yarışması.
Öykü yarışmalarının yazar adayları için çok önemli olduğunu düşünenlerdenim. Özellikle küçük yaşlarda çocukları teşvik eden bu tür yarışmaların çok yararlı olduğuna inanıyorum. Günışığı Kitaplığı da bu çerçevede usta öykücü Zeynep Cemali’nin anısına 6, 7 ve 8. sınıfların katılımına açık bir öykü yarışması düzenliyor. Üçüncü kez düzenlenen öykü yarışmasına son katılım tarihi 15 Mayıs. Ayrıca yarışmaya e-posta ile de başvurabilirsiniz.

Öykü yarışmasının teması “arkadaşlık”
Çocukların yazma edinimini geliştirmek, duygu ve düşüncelerini yazarak ifade etme yetisini geliştirmek amacını taşıyan yarışmanın bu yılki teması “arkadaşlık” olarak belirlendi. Yarışmada tema belirlenirken her yıl olduğu gibi yazar Zeynep Cemali’nin sevilen bir kitabından yola çıkıldı. Arkadaşlık temasına da yazarın Gül Sokağı’nın Dikenleri adlı öykü kitabında yer alan Fosil Tüysüz adlı öyküdeki “Onların arasında olmak için neler vermezdi.” Cümlesinden hareket ederek ulaşıldı. Yarışma Milli Eğitim Bakanlığının izni ile ülke genelinde yapılıyor.
Seçici kurul ise şu isimlerden oluşacak:  Necati Güngör, Gülsüm Cengiz, Aslı Tohumcu, Prof. Dr. Selahattin Dilidüzgün ve Dr. Müren Beykan.


Öyküler yayınlanacak!
Yarışmada kazanan öykülerin yazarları Zeynep Cemali Edebiyat Günü adlı konferans sonunda yapılacak törende ödüllerine kavuşacak. 28 Eylül 2013 günü yapılacak törende ödülleri edebiyatın usta isimleri verecek. Öyküler ise “Ödüllü Öyküler 2013” adlı kitapçıkta yayınlanacak.
Ödül törenine İstanbul dışından katılacak öğrenciler, velileri ve öğretmenleri yarışmayı düzenleyen kurumun davetlisi olarak İstanbul’da ağırlanacaklar.

Zeynep Cemali Öykü Yarışması 2013 şartnamesi
Devamını Oku

1 Mart 2013 Cuma

Öykü kitabında bütünlük anlayışı olmalı mı?

"Öykünün Ev Hali" adlı videolarıyla tanınan Füsun Çetinel edebiyat köşelerini tutmuş kişilerin, diğer bir ifade ile müdürlerin öyküleri zımparalayıp öyküleri benzer yapmaya çalıştıklarını söyledi. 

Öykü kitabında bütünlük olmalı mı?
Öykü kitaplarında bütünlük adı altında öyküleri benzer hale geldiğini ifade eden Füsun Çetinel, öykünün plansız yazıldığına inananlardan. Öykünün anlık bir duygu olduğunu bu nedenle bir kelime, bir duygunun öyküyü var edeceğini söylüyor. Bütünlüğün öykünün doğasına aykırı olduğunu ve yaratıcı yazar adaylarının bu konuda uyanık olmalarını öneriyor.

Yayınevleri zorlyor!
Yayınevlerinin öykü kitabında bütünlük arayışı içinde olduğunu belirten Çetinel, roman gibi birbiri ardına dizilmiş bölümlerden olan öykü kitaplarının yayınevleri tarafından satışının kolay olması nedeniyle tercih edildiğini ancak bu durumun edebiyata aykırı olduğunu söylüyor.

İşte Füsün Çetinel’in Öykünün Ev Hali videosunun tamamı.

Devamını Oku

Umberto Eco ve Orhan Pamuk canlı yayında!

Boğaziçi Üniversitesi'nin 150. kuruluş yılı etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen dünya edebiyatının kilometre taşlarından biri olan Umberto Eco ve Orhan Pamuk'un söyleşisini canlı yayında izleyin. 

Edebiyat ve düşünce dünyasına sıra dışı eserler armağan eden İtalyan düşünür, yazar ve eleştirmen Umberto Eco, Gerçekler, Kurgu ve Tarih Üzerine Bir Diyalog konulu söyleşide Orhan Pamuk ile bir araya geliyor. Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall'da düzenlenecek etkinlik son yılların en önemli birlikteliği olarak anılıyor. Boğaziçi Üniversitesi tarafından yapılan açıklamaya göre
9 Nisan Salı günü saat 17:00’de başlayacak söyleşiyi canlı olarak  www.radikal.com.tr ve www.dha.com.tr/canli-yayin-2/ izleyebilirsiniz.
Devamını Oku

İyi bir blog yazarı olmak, mevcut bloğunuzu tasarım ve işlev bakımından geliştirmek, bloğunuzun ve kişisel markanızın sosyal medyada inşasını yapmak için düzenlenen Blog Yazarlığı, Sosyal Medya ve Kişisel Marka Atölyesi tanıtım semineri size harikalar diyarının kapılarını açıyor.

Son yılların artan eğilimlerinden biri olan blog yazarlığı, ilgi alanlarını geliştirmek, yazma yetisini güçlendirmek ve üretilen metinleri insanlarla paylaşmak isteyenlere benzersiz fırsatlar sunuyor. Blog yazarı olmak veya etkileyici içerikler üretip sahip olduğu bloğu görünüm ve işlev bakımından geliştirmek isteyenlere yönelik kurgulanan ve Yeşim Cimcoz Yazıevi tarafından düzenlenen Blog Yazarlığı Sosyal Medya ve Kişisel Marka Atölyesi tanıtım semineri uzmanlar tarafından keşfedilmemiş sekizinci kıta olarak adlandırılan sosyal medya dünyasının kapılarını size açıyor.

Seminer programında şu konulara yer verilecek

  • Blog oluşturma ve yönetimi
  • 15 dakikada etkileyici içerik yazma
  • Blogu etkileyici ve işlevsel yapma
  • Blogdan para kazanma
  • Blogdan kariyer elde etme
  • Neden sosyal mecralarda olmalıyız?
  • Sosyal medyanın kişisel kariyere katkısı
  • Sosyal medya mecralarının tanıtımı
  • Sosyal mecralarda kişisel markalaşma
  • Sosyal medya hesap yönetimi
  • Sosyal medya mecralarında içerik kurgulama
  • Sosyal medya mecralarında markalaşma
  • Sosyal medya ölçüm ve analiz

Sosyal Medya Uzmanı Okay Karaçay tarafından verilecek ve 22 Mayıs Çarşamba akşamı 19:30 - 21:30 saatleri arasında yapılacak seminere katılmak için yesimcimcoz@gmail.com veya 0533 715 09 33'e mesaj atarak kayıt yaptırabilirsiniz. Seminere katılım ücreti 50 TL dir.
Ayrıntılı bilgiyi buradan alabilirsiniz.



Devamını Oku

Tanpınar 2013 Hikaye Yarışması


Bursa Osmangazi Belediyesi tarafından geleneksel olarak düzenlenen Ahmet Hamdi Tanpınar edebiyat yarışması için başvurular başladı.

Ahmet Hamdi Tanpınar Hikaye Yarışması
Türk edebiyatının mihenk taşlarından biri olan Ahmet Hamdi Tanpınar anısına düzenlenen edebiyat yarışmasının bu yılki alanı "Hikaye", teması ise "Bir rüyadan arta kalan hüzün" olarak belirlendi. Yarışmaya katılacak adaylar eserlerini 3 Mayıs 2013 tarihine kadar Osmangazi Belediyesi'ne teslim etmeleri gerekiyor. Adaylar yarışmaya 1 eserle katılabiliyor ve sayfa sınırlaması da yok.

Hikayeler kitap haline getirilecek!
Yarışma sonunda bütün eserler bir kitapta toplanacak. Yarışmanın jüri üyeleri ise şu isimlerden oluşuyor: Hilmi Yavuz, Prof. Dr. Abdullah Uçman, Ali Çolak, Başar Başarır, Müge İplikçi, Metin Önal Mengüşoğlu ve İhsan Deniz
Devamını Oku

Selim ileri Söylesi


Usta yazar Selim İleri ile bir araya gelmek, sanata, edebiyata ve hayata dair sohbet etmek isteyenlere güzel bir fırsat. Kaçırmayın.

Selim İleri 9 Mart günü galapera da söyleşi yapacak.Yaratıcı yazarlık eğitimi denince akla ilk gelen yazarlarla buluşma, onlarla aynı havayı soluma ve yazarların edebiyata, sanata ve yazarlık uğraşına dair görüşlerini anlama geliyor aklıma. Eskiden yazar olma heveslisi gençler dönemin yazarlarının müdavimi olduğu mekanlara gider, onlarla aynı ortamı paylaşırdı. Günümüzde ise bu olanak ortadan kalktı, yazarlarla bir araya geldiğimiz kısıtlı söyleşi günleri yerini aldı.

Selim İleri'nin Son Romanı Mel'un
Usta yazarın mart ayının ilk günlerinde kitapçılarda yerini alacak olan romanı Mel'un hakkında konuşmak, yazarlık deneyimini ilk ağızdan dinlemek ve genç yazarlara olan çok değerli düşüncelerinden haberdar olmak için bu söyleşi fırsatını kaçırmamanızı öneririm.

Tarih: 9 Mart 2013
Saat: 17.30
GALAPERA Kültür ve Sanat Derneği
Asmalımescit (Tünel)
Ensiz Sokak, Şeref Apt. No: 4/2
Beyoğlu / İSTANBUL





Devamını Oku

Oya Baydar ve Edebiyat Üzerine

Edebiyatımızın son dönem yazarlarından olan Oya Baydar, yazarlık hayatı ve yaratıcı yazarlık üzerine Yazının Ustaları programında önemli açıklamalarda bulundu.

Oya Baydar ve Edebiyat
Yazar olma yolunda ilerlerken en önemli aşama kanımca yazarların hayat hikayeleri, yaşadıkları ve yaratıcı yazarlık üzerine söylediklerini bilmektir. Bazen yazarların sözleri yolumuzu aydınlatır. Ülkemizin yetiştirdiği en önemli yazarlardan biri olan Oya Baydar, oldukça sıkıntılı bir yazarlık hayatı yaşamış.

Oya Baydar, edebiyatın boş anlatılarla dolu olmasındansa trajedilerle dolu dünyada insanın trajik kaderinde bir umut ışığı olmasını ve insana umut aşılayan romanların rağbet bulmasını diliyor. Oya Baydar'ın edebiyata ilişkin görüşlerini aşağıdaki videodan izleyebilirsiniz.



Devamını Oku
BlogOkulu Gadgets