Yazı Evi’nde Özlem Kiper yönetimindeki öykü atölyesinde
katılımcı olarak yer alıyorum. Bu vesile ile atölye notlarından alıntıları, dersin akışını
ve her hafta yazdığım öyküleri sizlerle paylaşacağım. Atölyenin ilk haftasında iki odak noktamız vardı: Niçin
yazıyorum ve nereden başlamalıyım?
Yazar olmak için değil ama iyi yazabilmek için
Yazı Evi'ndeki
Öykü Atölyesi'ne katıldım. Eğitmenimiz
Özlem Kiper eşliğinde 8 hafta boyunca öykünün sırlarını keşfedeceğiz. Katıldığım diğer atölyelerde olduğu gibi bu atölyenin de bana önemli katkı sağlayacağına inanıyorum. Özlem Kiper'in deneyimi, titizliği ve bilgi birikimi de bu inancımı kuvvetlendiriyor.
İlk çalışmamız genel bir giriş niteliğinde oldu. Her yazma gönüllüsünün sorduğu iki soru başlangıç noktamız oldu: Niçin yazıyorum ve nereden başlamalıyım?
Niçin yazıyorum sorusunun cevabı tek bir cümlede saklı:
Her
yazarın bir derdi olmalı. Bütün yazarlar söz birliği etmişcesine bir dertleri, meseleleri oldukları için yazıyorlar. Kimisi davasını yaymak ve
yaşatmak, kimisi hayatına anlam katmak, kimisi edebi bir zevk almak, kimisi de
hayatı keşfetmek için ama her birinin bir derdi, bir sebebi var. Ben derdimi
Oktay Akbal'ın,
“Nasıl Yazar Olunmaz?” adlı makalesinde buldum: Kendim için yazıyorum. Kelimelerin dünyayı değiştireceğine inandığım için yazıyorum.
“Nereden başlamalıyım?” sorusu benim de kafamı kurcalayan
bir mesele idi. Ancak derste bu sorunun da cevabını buldum. Tek bir cümlenin
barındırdığı bir önermeden, “mesele”den başlıyorum artık. Sonrasında bu tek cümle ile temsil edilen düşüncenin etrafına kurmaca teknikleri kullanarak detayları örgü
haline getirmeye başlıyorum.
Her hafta bir öykü
Çalışmanın sonunda eğitmenimiz Özlem Kiper her hafta bir öykü
yazacağımızı söyledi ve ilk öykümüz için bir çerçeve belirledi: Kahramanımız
uzun bir yolculuktan döner ve çevresindekilerin kendisine çok farklı ve garip
davrandığını fark eder. Metnin içinde gazete, toprak, üşümek, çocuk ve deli
kelimelerini kullanmaya çalışın.”
Siz de öykü notlarıyla yolculuğa çıkmayı düşünüyorsanız her
hafta verilen çerçevede yazmanızı öneririm. Benim yazdığım öykü denemesini
buradan okuyabilirsiniz.
Ayrıca okumamız için iki öykümüz var. İlki
Gerdanlık (Guy de Maupassant), ikincisi de
Tıraş Bahane (Hakkı İnanç).
Öykü atölyesi notları
Eğitmenimiz Özlem Kiper’in Feridun Andaç (Öykücünün Kitabı,
Yazıda Yaşamak, Öyküyü Yazmak Öyküyü Düşünmek) Ayşe Böhürler (Yazmazsam
Ölürdüm), Semih Gümüş (Yazar Olabilir miyim?) kitaplarından derlediği ve kendi
yorumlarını kattığı notlarından alıntılar aşağıda yer almaktadır.
Neden öykü yazarız?
Öykü yazmak neyin ifadesidir? sorusuna; söz konusu olan
öykünün yaşamı ne kadar içerip içermediği sorusuna yanıt aramaktır aslında. Öykü
yazmak bir düşünceden doğar, Sonra bu oluşumun ayrıntılarına yöneliriz. Başlama
noktamız geçmiştir.
İyi bir öykü yazabilmek için öykücünün yaşama dönüklüğü
gözlemi bir başıma yetmez. Yaşam bilgisi kadar düş gücü ve ötekileşme
kabiliyeti de önemlidir. Bu kabiliyetler yazarın düşünme biçimini ortaya koyar.
Yüzyıllardan beri dünyamızda ele alınmayan, yazılmayan bir konu kalmadığını varsayarsak,
yazarın ne anlattığına değil, nasıl anlattığına yoğunlaşmamız gerekir. Anlatılan
olay bir durum bir kesit de olsa, yazının gerçekliği ile yaşamın gerçekliği
arasındaki yalnızca yaratılan dille kapatılıyor.
Nereden başlamalıyım?
Okumaktan başlayabiliriz. Okuduklarımız yazacağımız metne hizmet edecekti. Bazen herhangi bir romandan bir cümleyi
okumuş olmak bile romana veya öyküye başlamak için bir sebep olacaktır.
Katılımcı olarak bir de ekleme yapmak istiyorum buraya.
Sinema filmi, tiyatro oyunu dizi izlemenin de yazmak için tetikleyici olacağını hatta
kurgunun zenginleşmesinde faydalı olacağını düşünüyorum. Öyle ki ders sonunda Özlem
Kiper’in verdiği ödevi bir Amerikan dizisinde izlediğim bir detaya göre
kurguladım. Bu detay okuyucu şaşırtmanın kilit noktası oldu.
Öykü neden en etkin yazın türü?
Öyküde odak noktası insandır ve sırf bu nedenle en etkin
yazın türlerinden biridir. Küçük insanı anlatmak, onun sorunlarını,
yalnızlığını, iyilik ve kötülüklerini, bazen kahredici olan yaşam karşısındaki
var olma kavgasını, aşklarını ve düşmanlıklarını, birbirinden farklı bakış
açılarını kurmaca tekniklerini dile getirmek olmuştur.
Öykü nasıl başlamalı?
Öykü, özellikle kısa öykü çoğu zaman öyle bir cümle ile
başlamalı ki okuyucuyu tam meselenin içine taşımalı. Örnek: “Tevfik Bey oturduğu
apartmanın merdivenlerini yavaş yavaş çıkarken daha öleceğini bilmiyordu”
(Peride Celal - Düşten Öte)
Yazar olmak öğretilebilir mi?
Yazar olmak öğretilemez ama iyi yazmak öğretilebilir. Yazı
iyi okur olmayı gerektirir, bakış açısı, algıları kullanabilme becerisi gerektirir
ve bunlar öğretilebilen şeylerdir. Bu beceriler dinildikten sonra onlarla ne
yaptığınız ise size bağlıdır ve sizi yazar yapan da budur.